Yağmur şarkıları olarak ayrı bir tür oluşturulmalı bence ... Hani uykunuzu iyi alıp kalkmışsınızdır sıcak bir yataktan loş ışıklarla aydınlanan odanız size farklı bir güzellikte gözüken ender günlerdendir o gün. Pencere kenarında elinizde bir fincan kahvenizle çay da olur hiç farketmez o an sıcak birşeyler yudumlamanın keyfi... manzaraya nazır o pencere kenarında düşünmek dakikalarca...genlde ezginin günlüğü yada düş sokağı sakinleri çalması beklenir bu günlerde... Şehre düşen ilk rüzgar ve ardından gelen yağmur ıslanan yollar arabalar ağaçlar insanlar... Toprak kokusuna değinmeyeceğim hiç , nekadar popüler olduysa okadar nefret ettim en sevdiğim tatlardan.
Ardından hoş bir koku gelir mutfaktan hafif tıkırtılar eşliğinde buzdolabı kapısı ve altı yakılmış bir demlik çay sesi beraberinde melankolik bir şarkı mırıldanan bir sevgili ya da bir dost artık evde kiminle birlikte yaşıyorsanız... Hergün daha da monotonlaşan hayatınızda en farklı hissettiğiniz sabahlardan biridir bu sabah. Kitap okuyasınız gelir o pencere kenarında , aşık olasınız gelir çıkıp yürürken rastladığınız bir insana yağmurda ıslanmış saçları ve üşümüş elleri. Hayatın tüm klişelerini bir yana bırakıp onunla evinizde pencerenizin kenarında sıcak birşeyler içip sohbet etmek istersiniz ama film ve kitap dışındaki hayatlarda buna yer yoktur malesef, ve nefret edersiniz başkalarının yüzünden yıkmak zorunda kaldığınız hayallerinize gerçek olmadıklarını anlatırken bulursunuz kendinizi.
Aynı günün akşamında rüzgar arkadan sizi iter evinize ve ayaklarınızın altına serilmiş kuru yapraklarla örtülü bir yol. Polarınız , kulaklığınız , çantanız hepsi tamdır o akşam. Mühendisliğin(opsiyonel) ezici(bence) derslerinden sonra başınız önde evinize yürürsünüz...
Ben bu akşam evime yürürken yerdeki kuru yapraklara bastım sen yanımda yoktun...