tanım: yazarın bir kişinin yüzüne söyleyemediklerini klavyeyle haykırışıdır.
başlıyoruz efenim...
13 kasım 2009. doğalgaz sağolsun sıcak bir gece. Şu ünlü 13. Cuma, uuu
Bakıyorum da bir çok şey değişmiş. Evet, ilki biz değişmişiz, ikincisi duygularımız değişmiş. En önemlisi hayata bakış açımız değişmiş, değişmiş olmalı.
Bugün, boynumda muhtemelen benden hoşlanan bir çocuğun kolyesi ve ben seni düşünüyorum. Garip bir durum aslında. Henüz love hurts'u bile dinlemedim. Ama hatırlıyorum anılarımızı; üzülmüyorum, acımıyorum, iğrenmiyorum. Tek düşündüğüm senin gibi birini bulabilmek galiba. Seni arıyorum sevmek istediğim kişide. Birinden hoşlandığımdaysa seni hayal ediyor olmalıyım, çünkü o hiçbir zaman sen olmuyorsun ve sonu da hep hayal kırıklığı oluyor.
Geçen yılı anıyorum hala. Her gün, gün geçtikçe seyrekleşiyor...
Bugün, aylardır selam bile vermediğin bana arkadaş gibi davranıyorsun. Gördüm seni. 2li tenis oynarken gülümsüyorsun bana. Ve göz göze geliyoruz bunca zaman sonra. Tanıyamadığım bu kişiyi o an tanır oldum işte. Belki de sadece senken sevebiliyorum seni. Yanında arkadaşların, sevgilin yokken. Ve sonra bir bakışını daha yakaladım. Garipti o an, çok garip! Sevgiline sarılmış oturuyordun. Ama kafanı çevirmiş bana bakıyordun, belki de sadece tesadüftü. Ben büyütüyorum kim bilir? Hemen uzaklaştım o ortamdan. Korktum, ya olayı büyütmediysem ben? Korkuttu bu beni.
Masa tenisi sırasında birlikte oynadığımız kişiler siz birlikte oynayın dedi. Ses çıkarmdın, kısa bir bakışma oldu. Tekrar yakaladım gözlerini. Ah, işte o an güzeldi.
Astığımız dersimizin bitmesiyle iki yabancı sahalara geri döndü. Spor salonundan çıkmıştık ve normale dönmüştü herşey. Bizimkisi spor salonunun sihriydi! Anlamıştım bunu. Sen sevgilinin yanına gittin çıkınca, bense bir oraya, bir buraya.
Bir düşün, bunca gün sevgilin bir kere bile girdi mi spor salonuna. Dur bakalım, orası benim mekanım! Biliyorsun sen de onun oraya kolayca giremeyeceğini. işte o yüzden; bizimzisi spor salonunun sihri!
Derste sıra arkadaşım eski yıllardan bir konuşmamızı verdi. Sen bilmiyorsun, derslerde gizlice yazışırdık; sevdiğimiz çocukları çekiştirirdik bol bol. Hala saklıyormuş o notlardan birini. Halimi görmüş olsa gerek elime tutuşturdu "al bak, gülersin. Mete ve benle ilgili. Ne saf mışız" dedi. Saf saf aldım o kağıdı. Hala çok safmışız okuduktan sonra anlayacağım;
Not benim sözümle bitiyordu "bak ben ankarayı özledin mi dedim konu biz geldi." Anılarım tekrar acıta acıta geldi gözlerimin önüne. Evet ankarayı özlemiştin. Üzerinden 1 yılı aşkın süre geçen mesajlaşmayı hala hatırlıyorum çocuk.
- ankarayı özledin mi?
+ özlemez miyim, daha çok oradakileri özledim ben.
- kimler mesela?
+ sen mesela.
- hmm... (hiçbirşey diyememiştim, şaşkınlıktan olmalı)
+ sen özledin mi peki beni?
- özledim tabi ki. (özlemez miyim! Hem de nasıl özlemiştim… oysaki görüşmeyeli 24 saat filan oluyordu.)
+ ne kadar özledin?
- ne demek ya ne kadar?
+ çok mu?
- evet, çok...
+ çok ama çok mu?
- çok ama çok özledim.... peki ya sen? (uzatma diyemedim sana orda)
+ ben de, çok ama çok özledim seni.
Şimdi şu olası olarak benden hoşlanan çocuğu düşünüyorum. Sözümü biliyorsun, Kabul etmeyeceğim belki ama düşünüyorum işte; onunla olası geleceğimizi, ona alabileceğim hediyeyi, aklıma hiçbir şey gelmiyor. Çünkü sana aldığım hediyeyi geçemeyeceğimi biliyorum. Aklıma tek gelen şey bir best of scorpions albümü. sözleri anlayarak dinlemeni istiyorum desem kurtarır belki.
Bunları yazmadan uyuyamayacaktım, belki şimdi güzel bir uyku çekerim. Çünkü artık rüyalarıma da gelmiyorsun.
Seni beni unuttun, bense seni yavaaaş yavaş unutuyorum.
Sana günaydın dediğim gün, bu yazıyı vereceğim sana. Ve bu son konuşmamız olacak. Eminim ki memnun olursun, artık duramadan sana bakan biri olmayacak.
Belki bunu okuduğunda benim gibi ağlayacaksın, belki de ne salak kızmış bu diyerek bu yazıyı buruşturup bir kenara atacaksın. Bilemiyorum.
Tek bildiğim sevgilinin gerçekten şanslı biri olduğu. Bunu sen de gayet iyi biliyorsun. Ancak dikkat et, o küçük sevgilin senden uzaklaşmaya başlamış gibi, bir de o kırmasın kalbini yahu dayanamam. Kapanış güzel bir şarkıdan geliyor.
(Bu şarkıyı yazılarımda görmekten ne kadar bıksanızda)
Incubus - love hurts -ama hayır, vokalde sen varsın. Tıpkı seni sevdiğim o an gibi.-