katatonia'nın son albümü. the great cold distance kadar iyi olmadığını düşündüğüm ve genel kanının da bu yönde olduğu bir albüm var ortada. zaten the great cold distance'ın bu kadar hastasıyken, bu albümün onun yanına yaklaşması da epey zaman alacak. birkaç kez daha dinledikten sonra tam bir karara varılabilir. albümde mikael akerfeldt'in ruhu dolaşıyor sanki. katatonia ile yediği içtiği ayrı gitmediği için normal karşılanacak bir durum tabii, fakat bazı şarkılarda jonas renkse'nin vokali ya mikael'e çok benziyor -ki bunu zaten biliyoruz-, ya da o aşırı benzettiğim yerlerde hakikaten mikael söylüyor şarkıyı. mesela the longest year'ın girişine bir bakın veya idle blood'a bakın. ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. mikael albümün son 10 yılda dinlediği en iyi albüm olduğunu söylemiş galiba. ağır ol diyoruz kendisine*.
elektronik altyapının ve klavyenin gereğinden fazla kullanıldığı bir albüm olmuş. gerçi bazı şarkılara da iyi gitmiş. alışık olduğumuz bunalımlı ve hastalıklı katatonia ambiyansının verilmesini sağlamış. yine de, gitarlar biraz daha ön planda olsaydı, daha hoş olabilirdi. sonuçta elimizde katatonia var. her katatonia albümünü brave murder day ile değil de; bir önceki albümle kıyaslamak lazım. bir düşüş var, ama yine de katatonia işte. tür olarak benim için istisna olan bir gruptan bahsediyorum. sadece bu yüzden bile bu gruba çok büyük bir saygı besliyorum. en nihayetinde bu adamlar da insan ve bloodbath gibi öküz bir death metal projesinde çatır çutur death metal çalıyolar. kafalarını dinlemek onların da hakkı. bilmiyorum, belki de bu albümü mikael'in de bahsettiği gibi çok daha fazla seveceğim dinledikçe. belli mi olur? zaman gösterecek.