batı hayranlıgının ülke içinde vukuu bulmuş hali. ekonomik kosullardan olunan hayranlıktan bahsetmiyorum. bogazına, taksimine, kız kulesine hiç görmesenen dahi sehri bilindik yerlerine olan hayranlık bu. insanların görmek için can attıgı büyüleyici gelen. bebek kahvaltı yapıp taksimde içme, adalarda bisiklete binme hayali kurulan sehir. herkesin yaptıgı gibi.
anıları yok eden bir sehire insan niye hayran olur, orda dogsan dahi kendini yabancı hissedecegin bir yerden, durmaksızın yasanan değişimden kaybolan arkadaslar, kaybolan insanlar bıraktıgın gibi hiç bir zaman bulamayacagın bir sehir sevdigin yerleri bir daha bulamama korkusu, sevdigin kadınla anılarına tecavüz edildigi ilk içki içtigin, ilk defa öpüstügün okuldan kaçma heyecanını ilk defa yaşayıp gittigin yerlerin kaybolusuna tanık olmak. bir akmarı yok artık, taksimi hiç aynı kalmadı, üsküdarı böyle degildi eskiden, kendimi buldugum kadıköyü, sahilleride eskisi gibi degil böylede kalmayacak.
arayıstan ibaret bu şehir, baglanmadan hiç bir seye tüketerek yok ederek ayakta duran. bir insan nasıl sevebilir ruhlara böyle tecavüz eden bir sehiri bu kadar acımasızını. sevin tamam,alın sizin olsun ama daha fazla kat cıkmayın artık seviştigim evlere, geçmeyin anılarımın üzerinden, solmasın seninde rengin sofya artık, dokunmayın cocukluguma,ergenliğime, gençliğime. yalnızlıgıma kaçacak bir köşe bırakın bana hiç olmazsa. alın oltalarınızı gidin dalgakıranımdan artık.