okulda çancıdan batakta yancıdan hayır gelmez

entry1 galeri
    1.
  1. bahsedilen her iki karın ağrısından da aşırı derecede bıkmış usanmış bireyin haklı serzenişidir.

    çan yapan, akabinde can yakan öğrencinin kime neye faydası vardır arkadaşım, neye yarar etrafındaki insanlar için ömür törpülemekten başka. okul hayatı boyunca yaşadığı en büyük heyecanı sınav sonuçlarının açıklanmasıysa bir öğrencinin, morali bozuk gördüğünüzde nedeni son sınavından aldığı 90sa bir insanın, etrafta ettiği tek muhabbeti ders konularıysa bu organizmanın, kime neye faydası vardır a dostlar... edindiği onca gereksiz teorik bilgiyi pratiğe dökememenin verdiği acemilik, şapşallık vardır üzerinde gün boyu, ama bunu ne kendisine ne de çevresine belli etmemeye özen gösterir, çünkü kendince yarattığı ve zarar görmesini istemediği, belki de tek tutanağı olan yıkılmaz egosu vardır onun. kafasına kazıdığı teoriklerden egosuna bir çin seddi siper etmiştir adeta, korur kollar onu..

    gelelim bataktaki yancımıza. e bu adam gün boyu ders çalışmıyor, geziyor tozuyor da noluyor, bir batak masasında kime neye faydası var be arkadaşım. bu da törpülemez mi insanın ömrünü, soğutmaz mı insanı hayattan ve bilimum güzelliklerinden. oturduğu batak masasını adeta kurutan, yanında oturduğu insanın kısmetini kapayan, hesaba ortak olmayıp gönlünce dilediğini yiyip içme hakkına sahip olmuş bir parazittir bu kanımca. birgün olsun çıkıp da "yeter artık ulan ben de oynicam bu oyunu, yıllardır sizi izledim durdum, işin teoriğini kaptım, artık ben de koz söyleyebilir, koltuk altıma kelek yapabilir, masaya vurup el alabilirim, evet evet bunu yapabilirim, valla lan" desin, elimi açmadan king demezsem ben de adam değilim..ama yok bu da işin anca teori kısmıyla ilgilenenlerden, çancı arkadaşımız gibi. ooh ne güzel otur birinin yanına, ye iç, gül eğlen hesap ödeme vesaire vesaire; ne lan bu? söğüt gölgesi mi burası pezemenk?
    bu arada her yancı arkadaşımız bu bahsettiğim tarzda değildir, onları tenzih ederim. biraz da spesifik bir eleştiriydi benimkisi..

    uzun lafın kısası, (ilkokulda her kompozisyonumun sonuç kısmı böyle başlardı, alışkanlık mazur görün) işin özü; hayatı teorikte bırakmayıp pratiğe dökmektedir marifet.. aksi taktirde hayata çaylak kalmak kaçınılmazdır.
    2 ...