başarıların cezalandırılması

entry6 galeri
    ?.
  1. "kendimizi yukarılara ne kadar çıkarırsak, uçamayanlara o kadar küçük gözükürüz" dedi, uzun fırça bıyıklarının altında kaybolmuş ağızıyla, nietzche. neden böyle bir şey söylemişti, nasıl oluşmuştu sakin tonlamasının altında büyük bir öfke gizli olan bu cümle. bilmiyordum, ama hak veriyordum ona, keşke hiç hak vermeseydim, keşke yanılsaydı o diye düşündüm. ama haklıydı işte, bütünüyle haklıydı.

    ***

    kahve içiyorduk iş arasında, bir yandan da problemlerimizi tartışıyorduk. hayır yapay iş arkadaşlarım yoktu o anda yanımda, aksine sevdiğim, nadir olanlardı etrafımdakiler. tam kahvemi yudumlarken, birden yere yığıldı karşımda duran kız. bayılmıştı. birden bire gözlerini kapamıştı, kendini yere bırakmıştı. kırılan bardağının ve dökülen kahvenin arasından kaldırdık bedenini, ambulans arandı, sedyeye yerleştirildi ve gitti. serum takılacak, iyileşecek ve aramıza dönecekti. aralarına dönecekti.

    o kız, ömrümde tanımaktan memnun olduğum nadir insanlardandı. oldukça iyi bir eğitim almış, amerika'da başarılı bir doktora sonrası, tüm iş tekliflerine rağmen ben vatanıma hizmet etmeliyim diyerek ülkesine dönmüştü. biliyordum, maaşının neredeyse yarısını hayır işlerine harcıyordu, öyle ideoloji de gözetmezdi, nerede bir yardım kampayası görse parasını oraya harcardı. sel felaketi sonrası gönüllü olarak istanbul'a gitmiş, gönüllü olarak temizlik işlerinde çalışmıştı. öyle biriydi işte o bayılan kız. o güzel ülkemde değeri anlaşılmamış, her gün binlerce polemiğin içine çekilen o kız.

    uzun süredir süren bir psikiyatrik rahatsızlığı vardı, herkese güler yüzlü davranmasına rağmen, kendi içinde binlerce problemi vardı. aslında hali vakti yerinde, tuzu kuruydu, ama o herkesin sorununu sorun eder, onun iyiliği nedeniyle ona saldıran insanlara ağzını açıp birşey söylemez içine atardı. etrafında ki insancıklar tarafından ise anlaşılmazdı bir türlü. bayılan o kızdı. psikiyatrik hastalığı ilerlemişti, iyi oldukça, anlaşılmamış, kendini geliştirdikçe dışlanmıştı, tutunamamıştı.

    her sabah midesi ağrıyan bir dostum daha vardı, akşamları kendi kendime konuşuyorum artık diyen. alanında türkiye'de bulunan nadir uzmanlardandı. yurtdışından teklifler alan, ama ülkemde kalacağım diyen, ülkesini seven. onunla da uğraştılar, iş hayatı böyleydi, ne kadar başarılıysan o kadar düşman edinirdin, eğer onlar kadar küçülmez onurlu duruşunu korursan, kendini yemeye başlardın bir süre sonra. böyle insanlar çok fazlaydı tanıdığım, tutunamayanlardı onlar, iyilikleri, başarıları cezalandırılanlar.

    ***

    ne yazık ki kendini geliştirmiş insanlar, her zaman etrafında ki yerinde sayanların hedefi olurdu şu hayatta. o kadar kalabalıktı ki o yerinde sayanlar, o kadar çoktu ki cahiller. onlar karar veriyordu herşeye, onlar haddini bilmiyor, onlar fesatlıklarını kusuyorlardı namussuzca.

    kıskançlık mıydı bu, farklı olana duyulan nefret mi, hoşgörü eksikliği miydi, empati yoksunluğu mu yoksa. ama oluyordu bir şekilde işte. etrafına hassasiyetle yaklaşan, başkasının acısına bile üzülebilen, iyi niyetli insanlar, hele bir de başarılılarsa, saldırılara uğruyor, cevap verip küçülmüyor, en sonunda kendi vücutlarını yiyip bitiriyordu.

    az gelişmiş topluluklarda gelişmiş insan olmak zordu, nietzche doğruyu söylemişti;

    insan kendini yukarılara ne kadar çıkarırsa, uçamayanlara o kadar küçük gözüküyordu.
    19 ...