yaşadığımız devirlerde cesaret gerektiren yalnızlık değil, tam tersi insanların içinde olmak, insanlarla ilişkilere girmek.
hayatımıza giren her insan bir şekilde yaralıyor bizi, keza biz de o insanları. çünkü her türlü ilişki, dostluk, arkadaşlık, sevgililik, hep bir alış veriş üzerine kuruluyor.
birisi bizle konuştuğu kadar konuşuyoruz onla,
sevildiğimiz kadar seviyoruz,
güvenimiz de güvensizliğimiz de karşılıklı,
her ilişkiden bir kar elde etme amacı güdüyoruz. ve her kazanç peşinde koşan gibi düşündüğümüz kara ulaşamıyınca bozuluyoruz. bozuldukça da bozuyor, kırıldıkça da kırıyoruz.
canımızı yakıyorlar, canlarını yakıyoruz.
evde, işte, okulda, her platformda bir satranç oyunu gibi kuruyoruz ilişkilerimiz. her daim bir elimiz tetikte hep.