yine sonbahar, yine hüzün ve yine sen... değişmiyor hayatımdaki özneler, nesneler ve acılar. yine acılarımın, hüzünlerimin öznesisin. olmuyor, olamıyor, bir türlü çıkıp gidemiyorsun hayatımdan. ne sen bunu becerebiliyorsun ne de ben. ama yapmalıyız, son vermeliyiz bu olanlara. hangi aşk mümkündür aşığı öldürmeden, yoksa olur muydu adı aşk. öldürmeliyiz bizde içimizdekileri, herşeyi silip atmalıyız. birlikte yaptığımız, kendimiz için kurdugumuz kumdan kalemiz hırçın dalgalarla denize karıştı. yıkıldı, ve yok oldu. birbir, özenle, üst üste koyduğumuz kum taneleri, sulara karıştı... tıpkı bizim gibi, biz de savrulduk, karıştık hayatın karmaşasına ve unuttuk herşeyi. birlikte gülmeyi, birlikte sevinmeyi, özlemeyi ve sevmeyi. en zoru da bu olmalı. sevmeyi unuttuk. sahiden nasıl seviyordum ben seni??? gözleri görmeyen birinin gökkuşağını sevmesi gibi mi?? ve ne kadar sevmiştim. bir denize kaç dalga sıgarsa o kadar mı?? sahi sen nasıl sevmiştin beni? sessiz sedasız çekip gidecek gibi mi ya da her hareketinle canımı acıtacak kadar mı??
esmer tenine sevdamı sürdüğüm, en güzel günleri, en hüzünlü geceleri bana yaşatan insan, yapmalıyız vedamızı artık. çekip gitmeliyiz bu sevdadan. artık acıtmamalıyız birbirimizin canını. her telefona bakışımda yüreğimde fırtınalar kopmamalı, her adını duyduğumda gözlerim buğunlanmalı ve artık aylarca, hatta iki yıldır sırtımda taşıdığım ilişkimizin yükünü, sevdamızın son durağında bırakmalıyım. en güzel yerinde bitmeli herşey, canım o kadar acıdı ki, o kadar üzdün ki beni, en güzel yerinde bitmeli bu sevda. güzelliklerle hatırlamalıyım seni. elini tutarken yüreğinin sıcaklığını hissetiğim anlardaki gibi ya da türkü dinlerken gözlerinin içinde kaybolduğum anlarda ki gibi hatırlamalıyım seni ya da bir sonbahar günü yollarımızı birleştiren yüksel caddesinde bana sımsıkı sarıldığın günkü gibi hatırlamalıyım. *
ben bu yazıyı sana yazdım, aslında sana bir çok yazı yazdım ama bu son yazım sana. senin de değidin gibi ne sevmeyi becerebildik ne de dönüp arkamızı gitmeyi. bu kadar mı zordu düzene sokmak bir ilişkiyi. sevmek zormuş, acı çekmek dayanılmazmış, ilk defa bu kadar çok acı çektim, bu kadar çok yalnız hissettim kendimi, bu kadar çok aldandım... hoşçakal yüreği devrim ateşiyle yanan çocuk, hoşçakal...