hevesi kursakta bırakan hayal kırıklıkları

entry31 galeri
    1.
  1. istenilen bir olayın gerçekleşmesine yönelik olarak taşıdığınız hevesin, esasında istediğiniz olayın o kadar da güzel bir durum olmadığını anlayıp kursağınızda kalması, hayallerinizin parçalanmasıdır.

    şimdi anlatacaklarım tamamen hayal ürünü olmayıp, gerçek hayatta one to one function misali gerçekleşmiştir. bu okuyacağınız yazıda iki adet hayal kırıklığı mevcuttur. rakamla: 2

    2006-2007 eğitim öğretim yılı için yapmış olduğum student exchange başvurusu kabul olmuş ve 1 yıl almanya'da okumaya hak kazanmış idim. gel gelelim nasıl kazanmak? bunu yapanlar bilirler, genelde çok absürd bir durum söz konusu olmaz ise herkes ilk tercih ettiği ülkede bir okula yerleştirilir kendisine bir aile bulunur. fakat benim 5 tercihimin içinde adı bile geçmemiş olan almanya adlı ülke, bana çıkmıştır. bana kaderimin bir oyunudur bu.

    ben tabii baştan, gitmem falan derken, kendimi istanbul-stutgart seferini yapan thy'nin bilmem kaç sefer sayılı uçağında bulmuştum.

    gittim abi almanya'ya, hölderlin gymnasium diye bir okul. giriyorum derslere falan. tüm kızların hatta tüm sınıfın dikkatleri benim üzerimde. ben düşünmek istiyorum ki beni çok beğeniyorlar; ama bakıyorum zenci elemanlar var sınfıta onlar da bana bakıyorlar. zencilerle göz göze geldim mi bağırıyorum:

    agbetuuuuu diye.

    neyse. şimdi benim hiperaktivite sorunum var. yani bir yerde uzun süre hareket etmeden duramam. bir kişiyi sadece dinleyebilme gibi bir özelliğim mevcut değil. benim de dahil olmam lazım olaya. tabii bazı derslerden hiç çakmayan, almanca'yı, almanya'da okuyacağını öğrenmesiyle 2-3 hafta çalışarak edinmiş biri olarak, o durumda ne konuşsam komik oluyor. ben konuştukça sınıf kopuyor, ben konuştukça sınıf kopuyor. herkesin dikkatleri doğal olarak da benim üstümde oluyor. neyse 2 hafta geçti geçmedi herkes beni tanıdı okulda.

    welcome party yapılacakmış okulda. okul açıldı diye parti mi yapılır lan dallamalar dedim? doğru diyorsun abi ama kızlar var dedi türkler. ben dedim anlamam parti falan siz eğlenin. işin ilginci gymnasium daki türk ortalaması 20 kişilik sınıfta 2 adetten ibaret. ve bu 2 kişi de almanlaşmış. türkçe bile bilmiyorlar neredeyse. real schule var bir de bir düşük seviye. orada oranlar eşit 10 türk 10 alman. orada türkler uyum sağlamış gözüküyorlar. bi de halb schule var böyle yazılmıyor olabilir emin değilimi, abi 2 alman 18 türk var. 2 alman benden fazla türkçe biliyorlar o derece. halb schule de en kötü okulmuş. neyse parti dediler.

    janet adında çok tatlı bi hatun geldi. 5 kişilik gruptu bunlar. janet, hannah, clara, ricky, jennifer. neyse, janet dedi, parti dedi geliyor değil mi? heyecanlandım ben. geliyorum tabii ya dedim gelmez olur muyum? sen ne sandın, ben zaten türkiye'de hiç parti kaçırmam çok severim. "iyi" dedi "iyi olacak senin için." "eyvallah janet" dedim, "esas sizin için iyi olacak." sonra gitti bu. clara geldi; geliyorsun di mi dedi? beni daha bi heyecan bastı aynı şeyleri ona da söyledim. benimle birlikte student exchangle gelen arkadaşlara danıştım. onlardan hiç birini çağırmamışlar. aha dedim kesin verecekler bana.

    benim yanında kaldığım aile ise tam sitcomluk ailedi zaten. sayıyla vermişler resmen. alex diye bir çocukta kalıyordum. alexander ama herkes alex diyor. kış, yaz farketmez çocuk paso terlik giyerdi. çoraplı olsun çorapsız olsun hiç takmazdı. ev ile okul arası nerden baksan 1-2 km. millet bisikletlerle gidiyor. çocuğun 3-4 tane bisikleti var. diyorum lan bisikletlerle gidelim. yok diyor. bi açıkla neden yok? yok diyor kestirip atıyor. e dolmuş, minibüs, taksi, iett yok mu diyorum. var diyor. e binsek ya o zaman diyorum cevap yok. bir de bu eleman yemeklerde benim ne yiyeceğime karar verirdi, az kalsın öldürüyordum. neyse efendim. bu aile de biraz muhafazakar. parti falan tersmiş bunlara. ben de tek başıma gidemem. zar zor izin aldım partiye gitmek için. alex de geldi tabii. gece 12'den önce evde olacağız. şehrin pub'ında yapılıyor, bizim kaldığımız eve maximum 100 metredir. komşuyduk pub ile.

    neyse parti bildiğiniz parti şeklinde. clara geldi; efe dedi, he gülüm dedim. bir arkadaşım senden çok hoşlanmış, seninle birlikte olmak istiyor bu gece dedi, annesi ile babası ayrı yaşıyor, annesi onlarda kalmana bir şey demeyecektir, istersen alex'in babası ile de konuşabilir dedi.

    o an; "allah'ım dedim işte bu. almanya'da resmen kızlar teklif ediyormuş lan dedim." o anda odun gibi atlamayayım diye, kim diye sordum, bu daha bi odunluk oldu sanırım ama o an hayatımı kurtarmış bu soru şimdi çok mutluyum. 4 kişinin bulunduğu az evvel oturdukları masaya doğru döndü. bu dönüş sanki 1 yıl sürmüş gibi geldi bana. slow motion. şimdi neden öyle diye sorarsanız. bu jennifer olan şişman abi. isminde hiç şişmanmış gibi durmuyo ama bildiğin 100 kilo. dedim inşallah o değildir, bu sırada da diyorum ki yok lan değildir, böyle bir şey söyletmeye cesaret edemez, insan bi kendine bakar diyorum. o parmak döndü döndü, jennifer'i gösterdi. dünya başıma yıkıldı. hayatın anlamını sorguladım o an. bir saniye dedim, gittim alex'e dedim böyle böyle, sakın izin verme beni almasınlar bunlar bu gece. adam dedi valla banane, isteyen alsın, gitmek istemiyorsan hayır de dedi.

    artık burama gelmişti tabii, çocuk dedim seni s*kerim. sonra düşündüm, alex de kilolu anasını satim, jennifer'ı şey etsem en azından erkeklikten ödün vermemiş oluruz. tabi sonra teşbihte hata olmaz dedim. yine dedim alex seni s.kerim. bu korktu, gitti kızlara dedi, ya babam izin vermez bilmem ne vıdı vıdı.

    ve kurtuldum. ilk uçakla türkiye'ye dönmek istedim annem gelme dedi. darbeler adeta arka arkaya geliyordu, önce jennifer, sonra diğer 4lü, sonra annem.

    jennifer hayatımı s*ktin afedersin. sen teklif etmesen, o kızların cesareti kırılmayacaktı, arkadaşımıza yamuk yapmayalım diye düşündüler, açılamadılar, hepimizin hayatını mahvettin. buradan sana sesleniyorum, utan kendinden.

    ps : o değil de, böyle entrylerde çaktırmadan otobiyografimi yazıyorum, sanki bir kişisel bilgiler silsilesi koparıyorum lan. bir daha anlatmayacağım anasını satim.
    16 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük