jean paul sartre ve marksizm

entry1 galeri
    1.
  1. kitabın yazarı roger garaudy, ilk tümcesinde şöyle diyor; "sartre'ın varoluşçuluğu (existentialisme), marksizmin derinleştirilmesi ya da çağdaş marksistlerin yetersizliklerine çare bulmak isteyen bir tamamlayış mıdır? yoksa marksizme büsbütün karşıt bir felsefe midir?" yani bu kitapta ele alınan konu, ülkemizde şöyle böyle bilinen marksizm ile gene şöyle böyle bilinen varoluşçuluğun bir karşılaştırılmasıdır. jean paul sartre'ın marksist kuramcı roger garaudy ile tartışırken, kendini bir antimarksist değil, tersine olarak roger garaudy'den daha marksist saydığını göz önüne alırsak, bu yazışmaları, bizde arada bir görülebilen düpedüz karl marx'a karşı - karl marx'tan yana görüşlerin bir çatışması gibi düşünmek ilk bakışta yanlış olacaktır. gerçi roger garaudy, marksizmi ileri götürmek savında olan jean paul sartre'ın gerçekte marksizmin kimi ilkeleri ile taban tabana karşıt duruma düştüğünü gösteriyorsa da, ele alınan konular bakımından, bu tartışma genel olarak bizim düzeyimizi aşmaktadır. öyle ki, o kitabı okuyanların çoğu, tartışılan konulardan jean paul sartre'ın neden karl marx'a karşı olduğunu anlamak şöyle dursun, konuşulan sorunlara yaklaşamıyorlar bile.

    jean paul sartre'ın marksizm karşısındaki durumunu kulaktan dolma bilen okuryazarlarımız, şu ya da bu yanı gelişigüzel tutuyorlar veya, "marx eskidi" ya da "sartre aptalın biri," diyorlar da, roger garaudy'nin kitabını okumaya sıra gelince başları ağrıdığı için, "bu bizim halka göre değil," diye işin içinden çıkıyorlar. burada halkın suçu ne?

    gerçi birçok bakımdan geri bir toplumda olduğumuz için, burada geliştirilecek olan kuramlar, ister istemez kendi koşullarımızla sınırlıdır. sözgelişi roger garaudy, kitabının sonunda, "sartre'ın tarihin temel kanunlarından somut tikelliğe geçebilmeyi mümkün kılacak olan dolayımlar incelemesinde ileri sürdüğü üç teklifin marksizme faydalı olduğu söylenebilir. bunlardan birincisinin, psikanalizin bazı yanlarından yararlanmak olduğunu..." diyor ya, biz bugün marksizmi psikanalizle geliştirecek durumda olmadığımız gibi, bunun neden gerekli olduğunu da kavrayamıyoruz. çünkü marksizmi de, psikanalizi de, varoluşçuluğu da gereğince bilmiyoruz. bilmeden konuşacağımıza bunları baştan aşağı öğrenmeye çalışmamız doğru olur. bunun da yolu, tek yolu, tarih sırasıyla öğrenmek değildir. böyle olsaydı, bugün sözgelişi fizik biliminde, atomun parçalanma dönemini daha duymamış olmamız gerekirdi. bilimlerin, birtakım kuramların en yeni duraklarından haberli olmak, merak etmeyelim, bizi o bilimlerin, o kuramların temellerine değin inmeye zorlayacaktır. diyelim bugün roger garaudy ile jean paul sartre arasındaki tartışma bize ağır mı geldi, bunun nedenleri üzerinde durur ve george wilhelm friedrich hegel'in, karl marx'ın, friedrich engels'in, vladimir ilyiç lenin'in, kirkegard'ın... yapıtlarının tamamını dilimize çevirmeden bu işin altından kalkamayacağımızı anlarız.

    son olarak şunu da söyleyeyim: adı geçen kitabı toplumca işe yarar bulmayanların düşüncelerine de katılmıyorum. çünkü roger garaudy ile jean paul sartre arasındaki çatışma, ileri gitmiş ülkelerdeki birtakım pratik olaylardan da doğmuş olsa, salt o ülkelere özgü değildir. ekonomik durum ve bilim bakımından geri de olsak, yine yeryüzünün genel gidişi içindeyizdir, bu gidişin iyi ya da kötü etkilerinden bağımsız kalamayız. konumuzla ilgisiz gibi görünecek olan bir örnek vereyim: bugün yeryüzünde yeni bir emperyalizmden, sermayenin kılık değiştirmiş bir biçiminden söz ediliyor. bağımsızlıklarını ele geçiren sömürgelere, eski sömürücüler, yeni yollardan balta olmaya çalışıyorlar. bu yeni emperyalizmle, sermayenin bu yeni sömürme biçimi ile, yirminci yüzyıldan kalma kuramlarla savaşamayız. bu bakımdan yeni kuramlar, ileri gitmiş ülkelerden çok bizler için gereklidir demek hiç de yanlış olmaz.
    3 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük