Sen, benim en uzun yolum, en yakın denizim, en uzak hayalim, en rüzgarlı şehrim. Savruluşumun şiiri, özleyişimin bestesi.
Saatlerce bakabilirdim gözlerine, günlerce dokunabilirdim ellerine, aylarca sarılabilirdim sana. Dehşetinde yalnızlığımın, tutunabilirdim kollarına. Karanlığa dair ne varsa, yok edebilirdim aydınlığında.
Bu mevsimi sana yazdım, kirpiklerinde canlansın diye.
Bu damlayı sana çaldım, susuzluğunu bastırsın diye.
Bu uykuyu sana anlattım, kabusların bitsin diye.
Kayboluşumun senfonisini dinliyorum bugün. Gözlerinde başlamış, soluğunda son bulmuş. Susmuşsun sen, kaçmışsın. Nedense son defa sarılmışsın. Gittiğin yer o kadar uzak değilmiş oysa. Yanında yalnızmışım, yine de bağlanmışım.
Konuşmuyorum kimseyle, yanlarında ağlamıyorum da. Yok gibiyim aslında. Sesimi duymuyor kimse, yüzüme de bakmıyor. Uyuyamıyorum bile, yatınca, gözlerim kapanınca kare kare canlanıyor yaşananlar. Ne söylenir bilmiyorum. Gelişigüzel cümleler kuruyorum. Açılmış yaralarım, ama sana koşamıyorum. Karşımda öylece duruyorsun, ama sana sarılamıyorum.
Artık yoksun.
Mutlusundur şimdi. Birini bomboş dünyasında terk edip gitmek kolaydır. Asıl sorun ne biliyor musun? Alışkanlıklar.. Kalbim sana sarılmak isterken, aklım, bedenim engelliyor bunu. Nasıl da alışmışım yanımda olmana. Ruhunla olmasa bile bana sarılmana.
Gözyaşlarım bitmiyor. Ağlamak sorun değil de, gülmeyi unutmak çok koyuyor. Rol yapmak da zor aslına bakarsan. Mutlu gibi görünmek, her şeye boşvermiş gibi. Umudum olduğundan değil bu söylediklerim.
Yürürken sokaklar daralıyor. Her sokaktan senin adın, senin sesin... Keşkede kalan her şeyden nefret ediyorum ama yine de keşke gitmeseydin.