onun başkanlıktan ve arkasından da üyelikten ayrılışından sonra tip'te görünür bir gelişme olmadı. bunu, eleştirdiği sovyet sisteminin çöküşü izledi. fakat aybar'ın kendisi de, tip sonrasında görüşleri doğrultusunda başarılı bir örgütlenme gerçekleştiremedi. bir başka deyişle, kuramsalda savunduğunun pratikteki karşılığını (tip'te kısa bir dönem dışında) göremedi. sovyet sisteminin çöküşü ise insanlığa mutluluk değil sayısız mutsuzluklar getirdi. şoven milliyetçilikler, faşizm ve en ilkel biçimleriyle kapitalizm öncesi ilişki biçimleri hortladı... bu çöküş ve sonrasında yaşananlar sosyalizmin bir tür uygulanışının aksaklıkları konusundaki iddialara haklılık kazandırırken, pek çok yeni soru ve karşıt iddiayı da gündeme getirdi... kağıt üstündekiyle pratikte olup bitenin birbirini tutmazlığı trajik biçimlerde ortaya çıktı...
onun leninist kuram ve uygulama konusundaki eleştirilerinin, türkiye'de vladimir ilyiç lenin'in yapıtlarının henüz doğru dürüst okunup anlaşılmadığı bir döneme rastlaması kanımca talihsizlik olmuştur... dünya sosyalist literatüründe 1920'lerde başlayan bu tartışmaların kimi ürünleri türkiye'de yetmiş-seksen yıllık gecikmelerle ancak yayımlanıyor...
aybar'ın gerek leninist kuram ve uygulamalar, gerekse marksizm konularında, (izleyebildiğim kadarınca) bana kuramsal olmaktan çok pragmatik ve bir hayli de popülarize edilmiş görünen görüşlerinin iyice anlaşılması, irdelenip tartışılması bir zorunluluktur. türkiye'de sosyalist kuram ve uygulamaya ilişkin görüşleri (özellikle tip'in bir dönemdeki başarısı göz önünde bulundurularak) güncelliğini, önemlerini korumaktadır. fakat bu irdeleme ve tartışmalar, ancak ciddi kuramsal temele dayanarak sağlıklı sonuçlar verebilir... ülkemizde bu konuda (marksizmin çağdaş yorumları konusunda) yeterli bilgi birikimi bulunduğundan kuşkuluyum... aybar'ın görüşlerinin, ya da tam karşıt bir yönde, dünyadaki "reel sosyalist" uygulamaların, duygusal ve toptan bir kabul ya da reddiyle bir yere varılabilmesi ise mümkün değildir.
mehmet ali aybar, görüşlerinin kuramsal irdelenmesiyle varılacak sonuçlar ne olursa olsun, türkiye'de demokrasi ve sosyalizm hareketinin hiç kuşkusuz en özgün, en bilinçli önderlerinden biri olarak anımsanacak ve gündemde kalacak; onun başkanlığındaki tip dönemi ise kayıp bir cennet gibi hep özlenecektir...