babaannesi supangle yapan türk evladı

entry1 galeri
    1.
  1. hiç unutamıyorum o pazar sabahını. içim içime sığmıyor, mutluluk ve huzurla dolan yüreğim yüzümde manasız melih gökçek gülümsemelerine neden oluyordu. bir pazar gününü babasıyla dışarıda geirecek evladın heycanından çok geneleve gidip sikmeyi öğrenmeye çalışan toy bir abazan heycanıydı benimkisi. bu heycanla bir tezkanlılık hayat buldu bünyemde. herşeyi hemencecik yapıyor bir an önce dışarı çıkıp babamla eğlenmeyi, ondan hayata, spora ve kadınlara dair hiç kimsenin bilmediği eşsiz ayrıntılar öğrenmeyi istiyordum. bir o yana bir bu yana koşturup bütün işlerin hemen bitmesi için kendi kendime seferberlik ilan ettim. bi bakıyorsunuz dubleks evimizin bahçesindeki çimleri biçen babama yardım ediyorum, bi bakıyorsunuz büyük salonumuzun ortasındaki mutfağında bize kahvaltı için krep ilen mısır gevreği hazırlayan anama yardım ediyorum. tüm bunlaır yaparken de gözüm sürekli kolumdaki saatimde. öğleden sonra kilis pistons ilen ığdır kings'in maçı var. kaçmaz. tadına doyum olmaz bir beyzbol maçı. yüz küsür yıllık ezeli bir rekabet var ortada ve biz ev sahibi olarak şampiyonluğa giden yolda ığdır kings'i kesinlikle yenmek zorundayız. eminim yeneceğiz de...

    tam bu esnada her zamanki gibi davut geldi bisikletiyle. çok dakik çocuktur bizim davut. gazete dağıtım işine girdiği zaman beri çok muhabbet edemiyor olmamız biraz canımı sıksa da onu anlayışla karşılıyor, kazandığı papellerle alacağı arabaya atacağımız kızları düşünüyor üstüne gitmiyorum. bana bi göz selamı çaktıktan sonra babama kuru bir günaydın mistır öztürk deyip gazeteyi fırlattığı gibi uzadı ibnetor. çok fırlama çocuktur...

    gazetesini alan babam çim biçmeyi yarıda bırakıp doğruca eve girdi. eline aldığı büyük fincan kahveyle today's zaman'ın spor sayfasına gömdü kafayı. koyu kilis pistons taraftarı olan babamdan ilk küfürü de işte o an duydum. kilis pistons'lı milli beyzbolcu abdülkadir mustafa'nın bugünkü derbide oynayamayacağını öğrenen babam birden boş bulunarak: hey allah kahretsin sizi beyaz kıçını tekmelediğimin çocukları gibisinden üst düzey, aklın ve zekanın sınırlarını zorlayan bir küfür savurdu ortalığa. ben ve anacığımsa öylece baka kaldık pederin yüzüne şaşkın şaşkın..

    kahvaltımızı bitirmemizle hemen çıktık evden. babam önce arabayı garajından çıkardı ve ardından aşağı mahallediki high school'da okuyan beni kucaklayıp kamyonetin arka koltuğuna oturturdu. çok disipli, dediğim dedik alan bu babam. çocuklar 18'ine girene kadar ön koltuğa oturamaz der durur ben öne geçmeye kalkıştıkça...

    biten maçın ardından gelen ağır yenilgi babamın ve doğal olarak da benim moralimi alt üst etti. sahamızda, yüzbinlerce kilis pistons seyircisi önünde aldığımız bu ağır yenilgi kilis atatürk beyzbol arenayı adeta ölü evine döndürdü. bu yenilgi göte çok kötü girmişti. yenilgiyle keyfi kaçan babam beni dürtükleyerek ' gel evlat birer bira atıp kendimize gelelim 'dedi. kuralcı babam gün içinde ikinci kez kendi kuralını çiğniyor ve beni kendi elleriyle alkole yönlendiriyordu. arenadan çıkar çıkmaz karşıdaki puba gidip birer 50'lik bira içtik pederle. ardından dönüş yoluna koyulduk...

    eve girer girmez ilk iş köpekler gibi susamış olmanın getirdiği hisle dubleks evimizin büyük salonunun tam ortasında yer alan mutfağımıza gidip kana kana su içmek oldu. tam suyumu içip bardağı bırakıyordum ki gözüme tezgahın köşesinde duran supangleler takıldı. sürüsüne bereket supangle vardı orda. o an sevinç çığlıkları yükseldi benden: aa supangle babaannem mi geldi...

    evet babaannem ve grand dedem gelmişlerdi artvinden. gelirken getirdikleri artvin fıstık ezmesi yetmiyormuş gibi babaannem oturmuş ve bir de o meşhur supanglesinden yapmıştı bize, benim için. benim sevinç çığlığımı duyan babaannem ve grand dedem saklandıkları perdenin arkasından çıkıp sörpryaz diye bana doğru koşmaya başladılar. gerçekten büyük sörprayzdı. hiç ummadığım bir anda, kilis pistons'ın ağır yenilgisiyle hüzünle dolduğum o günde babaannemin ve grand dedemin gelmesi, meşhur artvin fıstık ezmesi getirmeleri tüm bunların yanı sıra babaannemin o meşhur supanglesini yiyecek olmam herşeyi unutturdu bana. derhal gidip babaannemin pembe ojeli ellerini öpüp inci kolye ile süslediği boynuna sarıldım. öpüştük. dudağımdan öptü babaannem beni. akabinde sonsuz huzur, sonsuz mutluluk...

    tüm bunlar gerçek olsaydı şöyle olurdu tanım: türk gelenek ve göreneklerini, kültürünü, yemeğini yaşatarak gelecek nesillerin dejenere olup soysuzlaşmasını engellemekten başka bir gayesini olmayan, tırnaklarını pembe ojeyle süsleyen, akepeliler gibi türbanın altına sığınmaktsansa beyaz pamuk saçlarını savura savura gezinen, şu sıralar pek de bulunmayan muhafazakar bir babaanneye sahip tanrı'nın sevgili kulu olarak yaratılmış öz be öz türk soylu insan.
    3 ...