Ulu önder atatürk'ün eşsiz dehasının ürünü olan cumhuriyetimizin kutlama törenlerine, üzerindeki kara çarşaf ile gelme densizliğini gösteren kadındır.
Sen kimsin ki, kara çarşaf ile böyle önemli bir günde o şekilde gelebiliyorsun törene? Sen kimsin ki törene geldiği yetmiyormuş gibi, protokolün hemen yanındaki tribünde oturmaya çalışıyorsun? Neyse ki hala laik insanlar var bu ülkede, hem de sen ve senin gibilere rağmen. işte bu eşsiz ve yüce laiklik duygusuyla ülkemizi düşünen insanlardan bir tanesi bu kara çarşaflı kadını protokolün uzağına doğru çekti. Bu katlanılacak bir rezalet değildi ve olması gereken yapıldı. Kadın protokolden uzak bir yere oturtuldu.
Şeriatçı, çağdaş yaşam karşıtı bu kadın, istiklal marşı ve şiirler sonrası neşe ile alkış tuttu. O alkışı tutsa da giydiği çarşaf ile içindeki kirli emellerini ortaya çıkarıyordu ve bu sebeple kadınla başta fazla ilgilenmedim. Hatta onu görüp laikliğimin elden gideceği korkusuna kapıldığımda, hemen protokoldeki komutanlara doğru baktım. Onların laiklik sevgisi ve görüntüsünden feyz aldım.
***
Artık tören bitiyordu ve bayrak, flama, öğrenci geçişleri başlamıştı. Kadın o sırada ayakta duruyordu. Öğrencilerin ellerindeki büyük bayrak ve Atatürk resmi geçerken kadın birden tribünlerin kenarına gelip yüksek sesle alkışlamayarak ağlamaya başladı. Üzerinde çarşaf olmayıp da başı açık olsaydı çağdaş, ülkesini seven bir türk kadını olduğuna bile inanabilirdim o neşesi ve gözyaşları karşısında. Ama değildi. O an bunu düşünürken, kadının büyük sevinci ile stada atlayıp üzerindeki çarşafı sıyırıp atmasını bekledim. Böylece çarşafından ve esaretinden kurtulacaktı. Ama yapmadı. Çünkü ona zorla giydirmişlerdi o çarşafı, bu apaçık ortadaydı. Yoksa ülkesini, atatürk'ü böylesine seven bir kadın çarşaflı olamazdı.
Sanırım birileri kadının sevincinin sahte olduğunu düşünüp rahatsız olmuş ki, bir adam yanına gidip kadını tribünden uzaklaştırmaya çalıştı. N'olduğunu anlayamadan onu kenarıya ittiler ve göremediğim birinin "çekil git buradan bu kılıkta askerimizin yanında işin yok" diye bağırdığını duydum. O an sadece kadını görebiliyordum. Ve kadın hıçkırıklara boğularak ağladı. Ağladı.
Kadın, itilerek stattan çıkarılırken şöyle haykırdı, "benim naçiz vücudum, vatanıma feda olsun".
Kadını bir daha görmedim. Tören bittiği için insanlar ellerindeki bayrakları sallıyorlar ve evlerine doğru gidiyorlardı. Yine coşkuluydular. Protokol tören sonrası devletin tahsis etmiş olduğu özel makam arabalarına binerek, resepsiyona gitmek için insanların arasından geçerek uzaklaştılar.
Evet gitmeliydiler. Çünkü belirlenmiş resepsiyon ve yemek programı onları bekliyordu. Bayram kutlamasını hak eden onlardı. Ve bu ülkeyi en çok seven de yine onlardı.