akıl

entry146 galeri
    30.
  1. AKIL:
    Latince Ratio, sayma, hesap etme, düşünme anlamlarına gelir.
    1. Az veya çok şahsîleşmiş yahut Tanrı ile özdeş kabul edilmiş, insan düşüncesinin mutlak değeri (Norme). Bu takdirde daima büyük harfle R (Raison) yazılmıştır. Nitekim Malebranche'a göre bizim en çok müracaat ettiğimiz, danıştığımız akıl Evrensel Akıldır. O değişmez ve zorunludur. Bu durumda o, Tanrı'dan farklı bir şey değildir.
    2. Felsefî anlamda: insana has düşünme tarzı. Bu durumda akıl, "eşyanın sebeplerini yakalama melekesidir." Bu, öznel akıldır. Bu yetinin, eşyanın sebeplerini yakalaması ise, nesnel akıldır. Pascal "Kalb öyle sebeplere (Raisons) sahip ki akıl onların hiçbirisini tanımaz" diyor.. A.Cournot'a göre de logos, ratio, raison kelimeleri, kâh bir aklî varlık yetisini, kâh da aynı şeyler arasındaki bir münasebeti işaret eder.
    Öznel ve yeti(meleke) olarak Akıl yürütme, yani olgular yahut zorunlu ilişkilerin kavramları arasındaki münasebetleri tespit etme gücü: ilişkileri idrak etme melekesi. A.Lalande "Teşkil edilmiş akıl", "Teşkil edici akıl" şeklinde ayırım yapmıştır. ilki, ilkelerden yahut kurallardan, zamana veya kişilere göre az veya çok değişken olan akıldır. Kurucu veya teşkil edici akıl ise melekedir, değişmez, ilişkilerin evrensel ve zorunlu ilkelerin idraki ile her şeye şekil verir.
    Kantta, düşüncede, önsel (apriori), yani tecrübeden bağımsız olan. Hegel'de kâinatı idare eden ve tarihte ve evrende tecelli eden manevî güç. Bu güç, bilgili, şuurlu ve bir amacı olan güçtür. Nesnel-mantıksal şekillerin kaynağı, varolanların temelindeki ilkedir.
    Akıl, islâm dünyasında farklı şekillerde anlaşılmıştır. Farabî ve ibn Sina, Sudûra (Emenation)a dayanarak Vacibu'l-vücûd'dan ilk akılın çıkmasından sonra, biri diğerinden çıkan dokuz akıl daha sıralar, onuncu akıl Faal Akıldır. Bunlar bilgi kaynağı olup, kendini, kendinden öncekini, ilk varlığı ve kendinden sonrakileri de bilir. Yani bu akıllar, hem ontolojik hem de bilgi değeri olan varlıklardır. Mevlânâ ve Yunus gibi düşünürler de "Akl-ı maaş" (geçimi temin eden akıl), "Akl-ı mead" (Ahiret işlerini ayarlayan akıl) gibi ayırımlar yapmışlardır.
    18. yüzyıldan itibaren Batı'da fizikötesi bilgi yetisi anlayışı terkedilmiş, sadece çıkarımlar yapan düşünme yetisi olan maddî bir akıl anlayışı yerleşmiştir. Hâlbuki Descartes, "Ahlâk Üzerine Mektuplarda Seneca'yı aklının iman ışığı ile aydınlanmadığı için bazı hakikatleri görememekten dolayı eleştirir. Günümüzde tecrübe ile işbirliği yapan bir akıldan bahsedenler olduğu gibi (G.Bachelard), "aklın kuşatıcı bir bağ" olduğunu söyleyenler de vardır.
    0 ...