iyi fikir, kötü film. yani tam anlamıyla bir çağan ırmak filmi diyebiliriz bu haliyle. aynen babam ve oğlum'da filmin sonu bir türlü gelemeyip insanlara nasıl daral verdiyse, ıssız adam'da iyi işlense güzel olacak bir modern zaman hikayesinin nasıl içine içine edildiyse, bu filmde de güzel bir fikri çok kötü bir biçimde senaryolaştırmış çağan ırmak. ve kötü bir film olmuş, yazık olmuş.
özellikle meral çetinkaya'nın inanılmaz ötesi performansı ile erdem akakçe'nin müthiş oyunculuğuna yazık edilmiş bu filmde. pek fazla filmde oynamayan, seçicilik taraflısı bu ikiliye ayıp edilmiş açıkcası. oysa her ikisinin de oyunculuğu o kadar başarılı ve standart ötesi ki...
senaryo ile filmin gidişatı ciddi anlamda berbat. anlaşılmaz bir aşk hikayesi ortalara kadar gelip bitiveriyor. başı sonu yok, sebebi yok, filme kattığı hiç birşey yok! asıl konu ile ilgili olarak, herhalde gülseren'in eve olan bağımlılığı ve fobileri iyice işlense, yarım yamalak olmasa en sondaki evden çıkış sahnesi çok vurucu olabilirdi. yönetmen de onu istemiş ama olamamış. çünkü asıl mevzu tam anlamıyla verilemedi, seyirci filme dalıp gidemiyor çünkü konuda süreklilik yok! yani tam bir çağan ırmak işi, yine olabildiğince kötü...
filmdeki tek güzellik ve görsellik en başta egemen'in işe gidiş sahnesiydi sanırım. güzel bir görsel anlatım sunuluyor o esnada. evden çıkış, takım elbise ve kravat. ev eski, mahalle eski, etraftaki tüm araçlar eski ve antika. volkswagen'ler, ford minibüsler, chevy'ler... çekim önden ve yandan yapılarak egemen'in geldiği yer gösteriliyor. gittiği yeri görmemiz için kamera arkaya geçip egemen'in önündeki yolu gösterdiğinde ise yepyeni otomobiller, taksiler vs. görülüyor.
genel anlamda kötü bir film. ancak meral çetinkaya nasıl bir insan, nasıl bir oyuncuymuş öyle arkadaş. sadece onun için gidip görülebilir bu film!