beşiktaş'ın şu anki durumuna uyarlanan biçimi aşağıdadır:
keşke dibe vursaydık. olmadı...
ama devrimci durum nesnel bir olgudur güzel kardeşim. bizim zorlamalarımız ya erken patlatır, ezilmemize yol açar ya da bizi terorizme götürür. yani dibe vurmamız için bizim de ittirmemiz doğru olmaz.
beşiktaş kendi ritminde, kendi doğal itici güçleriyle bir yere gidiyor. belirli bir hızla ve belirli bir liderlikle.
liderliğin başarısız olduğu doğrudur ama o liderliğin ortaya çıkış, yaşam bulması ve geldiği nokta, beşiktaş'ın diğer bileşenlerinden bağımsız değildir. yani seyirci, başkanın ekibi, muhalif gruplar, basın ve hatta rakiplerin tutumları ve durumu. bunlar masum da sadece başkan mı suçlu? olamaz.
tüpçü başarısız bu açık ama niye ortada gerçek bir iktidar alternatifi yok? serdar bilgili gibi birisi niye bize fazla geldi, niye erken attık tekneden?
muhalefet gerçek bir muhalefet olsaydı şimdi umutlu olurduk. ama umutlu değiliz.
bu ortamda birini indir birini çıkar, ne olabilir ki?
toplumda kriz olgunlaşır, genele yansır; yönetenler yönetemez olur (bjk'de öyle); yönetilenler artık bu yönetimi istemez (bjk'de öyle); yönetilenler bunu istemediklerini belirgin biçimde dışa yansıtırlar (bjk'de öyle); böyle bir ortamda hareketlenen kitlelere önderlik yapacak lider olmalı (bjk'de öyle değil), parti olmalı (yok), belirli hedefler için yanyana gelmiş bir cephe olmalıdır (yok) ki mevcut durum olumluya doğru evrilsin.
durum böyle... peki devrimci durum nesnel bir süreçse, sadece bize bağlı değilse, zorlanmamalı ise, biz şimdi ne yapmalıyız? oturup beklemeli miyiz? durum kızışsın diye çabalamalı mıyız? beşiktaş yenilsin diye mi uğraşmalıyız? şöyle ya da böyle yendiğinde üzülmeli miyiz? ne yapmalı? * nasıl yapmalı? *
biz hazır olmaya çalışmalıyız. eksiklerimizi gidermeliyiz. lider oluşturmalıyız. daha iyi örgütlenmiş yapılara dönüşmeliyiz. farklılıklardan korkmayan, yanyana gelmekten ürkmeyen iyi cepheler oluşturabilmeliyiz. sakin olmalıyız, asla acelecilik yapmamalıyız. şiddetten uzak kalmalıyız. hayatı iyi izlemeli, iyi koklamalıyız.
buna rağmen biz hazır olmadan durum olgunlaşırsa -ki olabilir- o zaman elimizden geleni yapmalıyız, yenileceksek bile iyi yenilmeliyiz. çünkü bu yenilgi gelecek atılımın temelini sağlam oluşturur en azından.
bütün bunlara hazır değilsek, durum olgunlaşır, kitleler patlar ama en örgütlü olanlar alır götürür. bu bazan ordu olur, bazan ordu destekli derin devlet, bazan kitlelerin gözünü iyi boyamış ırkçı, zenofobik bir grup.
en kötüsü böyle bir durumda bizim iyi yenilmememiz olur. çünkü kitlelerin gözünde ikinci adımda denenecek bir seçenek bile olamamışız demektir.
not: bu söylediklerimin türkiye gerçekleriyle ilgisi yoktur. somut durumun somut tahlili niteliğinde, tamamen hayali bir marksist yorumdur. ama belki anlamlı olur bizim için, beşiktaş için. o yüzden yazdım.