ihtiyar delikanlı, yavşak akdeniz şarkıcısı, alabildiğine kıvırcık kayahan üstadın da meşkeylediği gibi, bizimkisi bir aşk hikayesiydi.
ama "bizim" kelimesi çokluktan çok hiçliğe denk düşüyordu adam için. zira küçük mahallelerin, bütün yetenekli topçularının alışkanlık edindiği gibi "uğraşsaydık bizden topçu olurdu. bizi zamanında sarıyer istemişti ki o zaman sarıyer birinci ligdeydi" benzeri cümlelerde, kendinden çoğul şahısmış gibi konuşmayı adet edinmişti.
kayahanın hemen her şarkısındaki gibi, hızlı başladı hikaye sonra slowa bağladı, araya bi şiir patlattı kayahan ve sonra hızlanarak bitti aşkının şarkısı.
bizimkisi bir aşk hikayesiydi; bi adam, bi kızı çok sevmişti. gelgelelim kız onu sevmemişti, çocuk da üstünde durmadı zaten, sonuçta herkes kendi aşkından mesuldü.
sonra bir gün kız tekrar çıkıvermişti karşısına. çocuk unutamamıştı, unutamadığından da aşkla arasına "kuddusi müftüoğlu edasıyla" baraj kurdu. flipescuların baraja sızdığı dönemde galatasaraylıydı ve haginin attığı frikik golleriyle bağırmıştı mahalle kahvesinde.
kız, çocuğu sevmedi yine. çocuk, bile bile sürdü karanlığa kalbini. duman, bir köpekten bile sadıktı ona şu ahir hayatında! uyuşmuştu ki uyuşmak heidi için büyükbabası neyse, onun için de oydu.
çocuk sevdi kızı ama olmadı. zaten en çok "olmadı" düşmüştü onun kısmetine. olmayana bi sigara yaktı, odasının boyası kazınmış tavanına daldı.
adam kızı çok sevdi; sahne kapandı. arsız akdenizli kayahan şiirini bitirip tekrar hızlanmıştı şarkısını söylerken..