yok, yok! tek hücre kalmamış kafa tasınızın ayrılmış bölümünde keş serseriler...
kıvrımlardan kurtulmuş olmak, sonsuz boşlukta kurgulamak bu kadar kolay olamaz. imgelerin dahi kıvrımlara gizlendiğini düşünürsek hayalgücünüze hayran kalmamak mümkün değil!
olmaz, olmamalıydı. hadsizliğin böylesi garipsenmekten ötesine tabi sayılmalı. diyeceği olan çıksın kürsüye ve aynaya bakmanın yersizliğini anlatın oradakine... gelsin ve otursun. öğrenecek çok şey var bu gece... etüd edecek bir şey değil hiçbiriniz için. hepsi yeni heyecanlar, taze öğrenilmişler. oradaki boşluğa ihtiyacımız olacak şimdi açın kapılarını... savaşmaya hala takatim yok! dinlemeyecek olana uğurlar olsun...
kurtulmak için tek şansınız var ki benim elimde o bile kalmadı. dinleyin şimdi! kurtuluşunuz, sağ elimde tuttuğumdur. iyi bakın ama ezberlemeyin. anlatacağım...
aşk değil bu ve bizler maşuklarız... aşksa ele avuca gelmez öğrenin. hava karardı seyri normal olarak. kararmamış olsa delirmesinden şüphe ederdim. ve ben gene hapsoldum karanlıklarda. şişe orda dikili oysa içimde devrilmesine inat. görüyor musunuz?
"çizginin yanlış tarafında duruyorsun." bu taraf bana ait. senin yerin çizginin diğer tarafı... ki aramızdaki fark da burada saklı. ben, senin kurtuluşunun mucidi; sen ise benim kurtuluşumun canlı örneğisin. aldırmamayı öğreneli de birkaç ömür oldu, aldırmıyorum...
cesaretiniz, usumdan üstün olduğunda özeniyorum size ama kurtuluşum gene benim sol elimde... çizginin diğer tarafı oldukça cazip geliyor. geçecek olursam biriniz gelsin ve sağ elimdeki kurtuluşu alsın. oysa düşüreceğim, biliyorum geçiş sırasındaki sarsıntıyla... sıkı tutsam adımımı atamam, bilirim.
sizdeki cesareti, bendeki hissiyata bürüdüğüm gün... yani şimdi bile söylediklerimin fazla ama yetersizliğinden dem vuruyorken çok daha fazlasını söylemenin vakti geldiği gün. işte kurtuluşunuz sağ elimde. cesaretiniz yetiyorsa gelin ve alın... bana sökmez bilesiniz!