barış

entry197 galeri video2
    83.
  1. vasıfsızlığın adısın sen barış. klasiktir; ''barış, iki savaş arasındaki döneme verilen addır.'' demek. mükemmel görünüp, hiçbir şeye sahip olmayansın barış!

    hiç tecrübesizce başlamıştım garsonluğa, çaresizce ihtiyacım vardı paraya. hiç utanmadım kültablası temizlemekten ya da beceriksizce; koca bir tepsi bardağı devirip kırmaktan. türkçe konuştuğunda bibirleriyle anlaşamayan adamların arasında acemi muamelesi görmekten de çekinmedim, çünkü kısa süre de olsa yapmam gereken iş buydu ve zaman barış zamanıydı.

    birisi sesleniyordu:

    -savaş! savaş! komilerim kayıplara karıştı, yardım et.
    +adımı hala öğrenemedin mi? diye sordum. yavuz'a dilinin dönmediğini söyledi ve;
    -savaş mı, barış mı? seç birini.
    +barış! çünkü benim, sizinle savaşım yok. ekmeğinizde, kazandığınız parada, mevkinizde gözüm yok. barış vasıfsızdır, niteliğe ihtiyacı yoktur. burada yaptığım iş, sizinki ile karşılaştırılamaz. kulvarlarımız çok farklı. birçoğunuz bu işi yapmaya devam edeceksiniz ve sadece ücretleriniz, çalışma arkadaşlarınız ve mekanlarınız değişecek. bense yakın zamanda gideceğim, niteliksiz barışımla, burada çok az bir süre kalacağım.

    yüzüme öylece bakıyordu. hiçbir şey anlamadığı, anladıysa da benimle bir daha diyalog kurmak istemediği çok açıktı. arkamı döndüm, ocağa yaklaşıp;

    -dört çay, bi' nes! diye seslendim. tepsimi doldurdum, suratımdaki bıkkın ifadeyle. sağ elimde sallanan tepside bardaklar titriyordu. birkaç adımda bütün geçmişimi okumuştum kendi kitabımdan. elimdekileri fırlatıp gitmek istedim bilmem kaçıncı defa. ve her seferinde olduğu gibi bu gidişi de yapamamıştım. sessizce bir tek cümle düştü dudaklarımdan, gürültünün kıyamete yaklaştığı ortamda;

    -işte şimdi savaş başlıyor!
    2 ...