sıradan olmaktır, güzel şeydir. kişi kendine konduramaz fenalıkları. oysa fenalıklar herkes gibi onun için de mevcuttur. bunu öğrenemediği sürece, kendini özel zanneder kişi. ötekilerinden farklı hisseder. çünkü yalnızca kendisine ait olan bir alemi yaşar. kendisinin dışındaki herkesin de kendine özel bir alem yaşamasına aldırış etmez. dünya kendi etrafında dönüyordur hep. ta ki...
ta ki, bir gün o ilk tokadı yiyene kadar. yiyecekti o tokadı, kaçınılmazdır bu. hayatın hiç ama hiç acımayan bir yüzü vardır ve zamanı geldiğinde kimseyi ayırt etmeksizin herkese gösteri bu yüzünü. o ilk tokadı yiyen insan sersemler. çünkü ilk defa hayattan bir tokat yiyordur. kabullenmek istemez bu durumu, çünkü kendisini özel hissediyordur. konduramaz kendine bu fenalıkları. benim başıma gelemez der, hazmedemez. bir süre, bu olanların gerçek olmadığını, bir rüyadan uyanacağını falan umut eder. fakat acı, yüreğinin tam ortasına oturmuştur, acımaz, acıtır, yakar.
içi yanmaya başlar kişinin, aldığı her nefeste. aldığı her nefes ağır gelir, zoruna gider. kendine konduramadığı fenalıklar başına geldiği için kırılır gururu. özel olmadığını yavaş yavaş anlamaya başlar. her insan gibi sıradandır, mutsuzdur, bunu öğrenir.
ama sıradan olduğunu öğrenmek, bilmek güzel şeydir. hayata dair beklentilerini gerçekçi yapar kişi. ve en önemlisi çok güçlüdür artık. sıradan, kendinde ve güçlü...