Bu güne kadar insanlığın yarattığı en utanç verici, zerre kadar saygıyı hakketmeyen ve bir avuç yobazın diline dolanan hayal mahsulü kavramlardır.
Birbirlerine öyle iç içe girmişlerdir ki; birisi insanları sınırlandırmayı ve kullanmayı amaçlarken diğeri; tüm bu iğrençliği örtme görevini cesurca üstlenmiştir. Dünya da bu güne kadar hiçbir savaş ve hiçbir kıyım bu kavramlar kadar cani ve acımasızca gerçekleşmemiştir. bir kişi din ve tanrı adına ölen insanların sayısını gördüğünde, eminim ki; içi ürperti ve nefretle dolar.
Dahası yüzyıllardır insanlar bu kavramları kullanarak kandırılırlar, her dinde bunun böyle olması şaşırtıcı değildir. Sizin üstünüzden türlü numaralarla ve edindikleri otoriteyle kendi ceplerini ve refahlarını garantilerler.
Ahlak ve adalet adına hiçbir şey barındırmazlar. Hatta ve hatta ahlaksızlığın ve adaletsizliğin çıkış noktası olabilecek ölçüde basit düşüncelerdir. en gözde örneklerden birisi; insanlar, sadece bu hayali varlığa inanmadığı için sonsuz acıya maruz kalacaktır, denilmektedir. Bu ne kendini beğenmişlik! Bu ne saçmalık! Birde üstüne yücelikten bahsedecek kadar zavallı olması da beraberinde gelmektedir. Bu derece sığ bir kavramda hangi adaletten hangi ahlaktan bahsedilebilir?
Din ve tanrı saçmalıkları insanların içine öylesine işlemiştir ki; yapacağınız hiçbir açıklama bu da dahil olmak üzere onların gözlerinin üstündeki bandı söküp atamaz. Çaresizlik içersinde, bu boş kavramları desteklemek için ellerindeki her şeyi kullanırlar, kullanmalılardır da! Çünkü bir çocuk hikayenin gerçek olmasını ister, inanır. Aksini söyleseniz bile öyle olduğunu kanıtlamaya çalışır.
Bizde büyüdüğümüzü sanıyor olsak da, hala doğanın çocuklarıyız ve onu anlamak için uğraşmaktansa hikayeye kanıtlar aramayla boşa zaman harcıyoruz...