--spoiler--
bi' kere senaryo;
jamal'in salt bir imzali foto icin bok cukuruna atlamasindan tutun da, hapishane surecinde gelen sorulara verdigi karizmatik cevaplardan (her verdigi cevapta tek kasimi anlamli anlamli kaldiriyordum ben, baskasini bilemem tabii) (yarismadaki cevaplarindan bahsetmiyorum bile) o kor arkadasinin, parayi koklayarak; jamal'i, dokunarak tanimasindan, sevdiceginden her seye ragmen vacgecmemesinden (analar ne sevdicekler doguruyor), en onemlisi hayattan vazgecmemesinden (misal ben olsam, latika'nin tren istasyonuna geldigi anda salim'in arabaya koyup toz olmasindan sonra, oraya diz coker, yikilip kalirdim, biterdim, bitirirdim), o serefsiz sunucuya pabuc birakmamasina (aynadaki "b" $ikki) kadar, muthis... muthis kelimesi demek istediklerimi tam anlamiyla karsiliyor mu bilmiyorum ama, hakikaten harika. bak, bu da karsilamiyordur muhtemelen.
--spoiler--
oscar alacak kadar iyi bir film olmadigini dusunenlerin, bazi bolumlerinde baska dunyalara yelken acip, filmin vermek istedigi mesajdan (anlamdan, butunlukten) uzaklastigini dusunmekteyim.
velhasili, tavsiye edilir elbet... (hala izlemeyen varsa tabii.)
haa! salim'in; cep telefonunu, kacarken latika'ya vermesi, jamal'in abisininkinden baska hicbir numara bilmemesinden mutevellit, telefon hakkini abisini arayarak degerlendirmek istemesi ve o esnada sevdicek'iyle konusmasi...
o degil de; sanki yaniti biliyormus gibi topuklari gote vurarak latika'nin arabada unuttugu telefona kosmasi... buralardan da tutun, rica ediyorum.