öncelikle ortamımız minimum 3 kişi. bu bilgi önemli. çünkü tespitimizin kaderi buna bağlı. mekanda buluştuk oturduk, şimdi çılgın hayatımıza renk üstüne renk katmak için yeni rota belirledik. ve araca doğru yöneldik.
eğer arkadaşlık seviyemiz telefon açıldığında "naber lan yarraaaam" kıvamındaysa, ön koltuğa oturacak kişiyi atletizm müsabakası belirler. arabanın sahibi, elinde kumandasıyla süreci, bünyesinde açılmış bir ego fıskiyesi ile izler, keyiflenir.
ha oldu da ortam olgun, vakur kişiliklerden oluştu. ilk kim 'abi dizlerim ağrıyo' derse genelde o oturur ön koltuğa. ama her türlü arkaya kalan mahzun kişi, buruk ve teslimiyetçi bi şekilde 'hay amına koyim senin' diyip arka kapının yolunu tutar.
öyle hemen bitmez bu kriz. ama çok da sürmez. gidilecek yer, yapılacak şeyler konuşulurken unutulur hadise. arkada kalan kişimiz, kollarını ön koltukların kafalıklarının hemen yanına dayayıp en şeker esprilerini yapmaya başlar bir süre sonra. şoför kişi, dikiz aynasını sık kullandığı için bu meyanda sık sık bu sempatikle göz göze gelir. dizleri ağrıyan'ın üstüne düzenlenecek bir psikolojik harekatta birlikte, omuz omuza davranmakta sakınca görmezler.
krizi fırsata dönüştürür böylece arkada kalan eleman. sazı eline alıp fikirlerini benimsetmekte pek zorluk yaşamaz. hatta ön taraftakileri baskı altına almak amacıyla 'el şakası' kozunu da etkili bir şekilde kullanabilir. özellikle dizleri ağrıyan kişiye karşı. aman dikkat...