nickaltımı dördüncü kez bok gibi bir entry ile bezemiş yazar. salağa yatıyor bu belli. evrim teorisinin başlangıçla değil, yalnızca canlıların çeşitliliği ile ilgilendiğini ısrarla yakmaya devam ediyor ya, şimdi karşımdakinin kıçıyla konuştuğumun farkındayım.. kendisi başka bir teoriden bahsettiğimizi zannediyor galiba. evrim, başlangıçla ilgilenmez bik bik.. diye zırvalamalarına devam ediyor hala.. sen o zaman maymundan sonraki evrimle ilgileniyorsun birader.. bak senin müller amcan ve daha bir çoğu nasıl da harıl harıl çalışmış ve çalışıyor başlangıcı anlamak için. ve hala çalışıyorlar. yetmediği yerde et üstündeki larvalara atlıyorlar. tabi bunlar sana göre hala zırva. ben yine kıvırıyorum. teori bu aslanım.. başlangıç var bunun içinde.. velev ki olmasın, denizden karaya geçiş diye haykırmaktan ağzınız kurudu ya, ben sana desem ki solungaç? akciğer? açıkla?
ha baştan beri ben bunları söylüyorum ama seni hala delalet ve kıvırma içinde buluyorum.
görüyorum ki senin tek açıklamaların, benim açıklamalarımın senin nezdinde anlamsız olması.. bana "sen açıkla!" diyorsun ben de açıklıyorum. hani, "yaratılış, sebepler, tıp" falan.. tıp kabul, sebepler kabul ama yaratılış olmaz diyorsun nihayetinde.. niye, "ay görmüyorum, göremiyorum, dinler kitle kontrol aracıdır.." falan. "kitaba bilimi satmak" gibi ne idüğü belirsiz bir kavramı da sokup sokuşturdun ya şuraya, sandalyeden düştüm şimdi bak.. sen hala anlayamamışsın benim, dini de kitabı da bilimi de nasıl aynı cümle içinde kullandığımı anlaşılan.. hala bilim, kitap diyor.. *
boşlukta ve boş bir insan olduğunu bu kadar belli ettiği içinde kendisine ayrıca teşekkür ediyorum.
yazdığı biteviye entrylerden de anlıyoruz ki, kendisi birçok evrimci gibi italik bir oturuşa sahip. ve yine mental çıtası dahilinde, nickaltımdaki dördüncü entrysinde harun yahya demeyi başarabilmiş, bize gerçekten sürü psikolojine sahip olduğunu göstermiştir.. şaşırdım, "ulan karşımdaki evrimci, hala harun yahya demedi?" diye. sewehe.
"allah yarattı, öyleyse evrim yok" diye düşündüğümü afişe ettiğin için de inan çok üzüldüm ve ortalık yerde kıpkırmızı bir yüzle yalnız başıma bıraktığın için beni, sana üçüncü kez teessüflerimi sunuyorum. ve ben aslında şuna da gülüyorum ki, sen bu yorumu hangi entrymin neresinden çıkardın? geveze olduğun belli şu yeri bir alıntıla da görelim.. bu da şartlanmışlık psikolojisi gibi geliyor bana.. "ulan bu adam müslüman, öyleyse açıklaması zaten budur." diye.
şimdi ben yine sana,"başlangıcı atalım, sen bana solungaçtan-akciğere evrilmeyi anlat.. balıklar karada iki dakikada ölürken, o geçiş canlısı neden ölmemiş?" diyecem, sen bana milyarlarca yıl diceksin.. ben sana, "bu canlı karada ölmemesi için gerekli olan ve en azından minimum şartlarda akciğere nasıl sahip olabilmiştir denizin içinde? dışarıdaki koşulları nasıl bilebilmiştir?" dicem, sen bana "teori, organize biçimde gözlenebilen olgular bütünü. zamanla gözleriz " diyeceksin.. "demeyecek misin yoksa?" diyeceğim, "işi gücü nasıl oldu, nereden geldi diye sormak." diyeceksin..
senin teori dediğin zırva bunları gerektiriyor zaten. bilim dediğin merakla başlar, sormakla devam eder, gözlemle sağlamlaşır..
teorini göğsünü gere gere savunacaksın bilimsel diye, 'e kardeşim bunlar da, bu bilimsel teori hakkında merak ettiklerim, sorularım.' diyene de, laf edebiyatı yapacaksın..
evrimle-dinin hiçbir alakasının olmadığını da tespit olarak sıçabilmişsin çok şükür.. çünkü bu da tartıştığım diğer evrimcilerde olduğu gibi bir ortak noktanız.. "biz aslında, ilk baştan dinlere inanmıyoruz. evrim teorisi ise çeşitliliği çok güzel açıklıyor. o yüzden sempatimi kazandı, bir bakayım dedim.." diye de karşıma geçip beni güldürüyorsun..
belki sen gerçekten de böylesin, ama evrim teorisinin çok doğal bir sonucunun "dinsizlik" olduğunu inkar etme de, ahaliyi kendine güldürme.. bunun tersi de mümkündür ki, yazdığım yazının gurur ve evrim bölümünde bunu yeterince açıklıyorum. yani salağa yatma luttfenn.
evrim deyince din iman diye atıp tuttuğumu iddia eden şahsı muhterem, bunu nereden çıkardığınızı da isteyebilir miyim sizden? yoksa "müslüman lan bu, görüşü budur zaten." düşüncesinde misin öğrenmek isterim?
yoksa sen benim bilim ile yaratıcıyı tamamen ayrı tutmamı mı istiyorsun? **
bir kitap indirilmeseydi bile emin ol bu mümkün olmazdı.. evrendeki dengeleri ve onların tam da bizler için uygun koşullarda olduğunu farkederek, dengelerin de bizim de bir bilinç tarafından buraya konduğumuzu göremeyecek kadar aklımı yitirmedim onu da bilesin.. dediğim gibi bir kitap indirilmeseydi, bu şüphesiz bir din olmazdı.. ama bilimin ışığında bir farkındalık ve bilimin doğal sonucu olurdu.
demem o ki, peygamberler,kitaplar falan bu işin tuzu biberi. mevzu senin şuurunda zaten, onlar gönderilmeden de anlayabilirdin ama bu bir sınav olmazdı.. bak bu konuda da bazı ezberlerim var harun yahya amcamdan.. big-bang, big-bang sonrası(patlama sonrası) gelen düzen, kütle çekim, güçlü nükleer-zayıf nükleer kuvvetlerdeki denge, suyun yoğunluğundaki ayar, güneşin uzaklığındaki hassaslık... al sana bilim işte. kitaptan bağımsız, peygamberden bağımsız bilim.. bir gözün güneş ışığıyla ilişkisi de bilim.. ciğerlerin havayla olan ilişkisi de.. ama sen insansın bundaki dengeyi de görüyorsun ve merak da ediyorsun, "ulan bir denge var." diye..
işte sen bu soruyu sorduğun anda, din devreye giriyor ve "bir yaratıcı var.. bunları size gösterdi ki, onun sanatını ve kudretini anlayasınız.. anladıktan sonra ise sizden şu kitaptaki kurallara uymanızı ve şu peygamberin dediklerini uygulamanızı istiyor." diyerekten bir sınavda olduğunu ve sonuçlarının nelere tekabul edeceğini gösteriyor..
işte din-bilim ilişkisi.. sen bunları birbirinden bağımsız sayabiliyorsan; bilimin sadece "nasıl?" sorusuna verdiği cevaplarla ilgileniyorsun demektir.. bu halde yaptığın gözlemler sonucu; "dünyanın güneşe uzaklığı şu, gözün kapsamı altındaki ışığın dalga boyu şu.." diye ansiklopedik bilgilerle donanırsın.. bu sadece bilimdir. ama sadece bu soruyu sormakla yetinirsen (çok da sevdiğin) felsefenin, "ben neyim? nereden geldim? nereye gidiyorum? çevremdekiler ne? ben niye buraya konulmuşum?" gibi sorularına kayıtsız kalıyorsun demektir.. bilimle felsefenin birleştiği noktada "neden?" sorusu yatar..
sen, gözün duyarlı olduğu ışığın dalgaboyunu bilebilirsin, güneşin de nasıl ışık yaydığını bilebilirsin, "nasıl?" sorusuyla ama bunların uyumlu olduğunu gördükten sonra da bir insan!olarak, merak eden bir canlı olarak "neden?" sorusuna da başvurman gerekir be gülüm.. ve tekrarlıyorum ki, başvurmayan insan da yoktur.. başvurmak istemeyen insan vardır.
bir sözlük özürlüsü olarak, sormak istememenin bir "a priori" hali olduğundaki kanaatim devam durumunda.
din ile bilim ilişkisini en basit perspektiften anlatmaya çalıştım sana.. belki evrim big-bang le ilgilenmiyor ama evrimi kabul eden, big-bang i de inkar ediyor.. ben etmiyorum diye başımın etini yeme yine sen o zaman bütün evrimciler içinde bir tanesin. öyle dicen sonra ben bununla ilgili açıklamanı sorcam falan.. bir yerden sonra harbi sıkıyorsun ama.
ben de ağır ithamlarla karşımdakine seslenmeyi yeğlemem ama dostum harbi söylediklerimi kıçından anlıyorsun ve acemi bir afişe etme tarzın var..
neyse gerçekten senden daha önemli işlerim var. nickaltıma entry girip beni rahatsız ettin, ben sana sen bana ben sana sen bana.. bak sidik yarıştırmayı da geçti, başka biri de yazmış zaten nickaltına "kuantum da fizik mi be nickli yazarla msn muhabbeti yapan yazar" diye..bugün yarın bana da gelir mutlaka.
bundan sonra vereceğin ayarlarda "özel mesaj" seçeneğini kullanırsan gerçekten şukela olur. böyle nickaltıma yazınca, molalarımı senin nickaltında geçiriyorum olmuyor sonra. zahmet veriyorsun. gelişme de olmuyor.
dualarımla.