birbirini daha önceden hiç tanımayan iki insanın, git gide artan ve açıklanamayan bir çekim gücü ile, birbirinin vazgeçilmezi olması durumu.
bir düşünün. hiç tanımadığınız bir insan giriyor hayatınıza. hani belki yolda görseniz yüzüne bakmazsınız, veya tanımadığınız zaman yaptığı bir hareketinden mideniz bulanır. tanışıyorsunuz ve yavaş yavaş birbirinizi tanımaya başlıyorsunuz. daha sonra ortak noktalarınız belirleniyor. frekanslarınız tutuyor, ve sonrasında benim hiç bir zaman açıklayamayacağım çekim gücü devreye giriyor ve birbirinize aşık olmaya başlıyorsunuz.
yıllardır dostluk yaptığınız birinin en ufacık bir yanlışını gördüğünüzde kendisini uyarırken hiç bir şey düşünmezken, sevgilinizin yaptığı yanlış bir hareket gözünüze gözükmüyor aşk sayesinde. hatta ilerleyen zamanlarda sempatik gelmeye bile başlıyor.
hayatınızın bir anda ortasına aldığınız bu insan ve size yaşattığı bu aşk duygusu ile o kadar çok şey değişiyor ki...
annenize, babanıza davranışlarınız değişiyor. hayata bakışınız, hayata dair planlarınız bir anda allak bullak oluyor. artık ben ileride bunu yapmalıyım değil, biz ileride bunu yapmalıyıza dönüyor her şey. ben kavramı ömrünü bitirirken yeni bir biz kavramı çıkıyor ortaya. her şeyden önce artık bazı sorumluluklar taşıdığınız bir insan var ve onun için her şey göze alınabilir, yapılabilir. istisnasız olarak aldığınız bütün kararlarda fikrini paylaştığınız bir kişi oluyor artık sizin için. fikirlerinin doğru veya yanlış olmasından dolayı değil, hayatınıza gelen yeni bir olgudan aşktan dolayı. kalbinize daha önceden bilmediğiniz yeni duygular yerleşiyor. merhamet gibi. özlemek gibi. ve en önemlisi sabır gibi.
kendine ait bir büyüsü var aşk dediğimiz olayın. tek bir göz hareketiniz konuşma ile doğru dürüst anlatamayacağınız bir şeyi bile rahatlıkla anlatıyor karşı tarafa.
sevgilinizin kokusu aşk'ın kokusu haline geliyor sizin için. göremediğiniz ama hissedebildiğiniz bir duygunun kokusu olduğuna inandırıyorsunuz kendinizi. bazen sadece o kokuyu koklamak için hiç yapmayacağınız şeyler yapıyorsunuz. saatlerce yol tepip sevgilinizin yanına gidiyorsunuz. 12 saatliğine göreceğinizi bilseniz bile. ama sonuna kadar değiyor. hiç bir zaman pişmanlık yaşamıyorsunuz.
getirdiği zorluklar... onlar bile o kadar güzel ki. bir yıl önce hiç tanımadığınız, şu an da canınızı verebileceğiniz insanla tartışıyorsunuz. yaşanan onca zorluklar, verilen onca emekler, tartışmanın en şiddetli anında tam ayrılığa mı gidiyoruz derken "sana aşığım!!" haykırışlarına dönüyor.
başka hangi duygu yaptırabilir ki bunları bir insana? tam şu saniye telefonum çalıyor mesela. sevgilime, aşık olduğum insana ait melodisi ile. ve yazımı noktalarken şu geliyor aklıma: