hobisi dedikodu olan boş vakti bol insanlar

entry8 galeri
    1.
  1. "duydun mu! çisil, berke'nin pipisini ellemiş" dedi gözlerini koca koca açarak. "bana ne" dedim, "nasıl sana ne?" dedi, "ellenen benim pipim olmadıktan sonra beni ilgilendirmez hocu", bozuldu ama devam etti, "ama simin'de seninkini ellemiş", şaşırdım. "ne alaka canım, simin arkadaşım benim". sustu, kocaman gözleriyle halen suratıma bakıyordu. çayımdan bir yudum aldım. "sen bunu nereden duydun" diye sordum, kızardı. halen biraz da olsa utanma duygusu kaldığını görmek güzeldi. aslında böyle bir şey duymamıştı, kafasında ipuçlarını birleştirip böyle bir yargıya varmıştı. peki neden ipuçları peşinde koşuyor, bunlara zaman harcıyor, başkalarının hayatlarıyla bu kadar ilgileniyordu. üzüldüm onun için, kendine ait bir hayatı olmasını diledim içimden. belli ki çok sıkılıyordu.

    ***

    dedikodu keyifliydi aslında, yapardık hepimiz, ama o da herşey gibi dozunda bırakılmalıydı. tıpkı bol alkolün sarhoşlukla sonuçlanması misali, bol dedikodu da en sonunda yapacak dedikodu bulamayıp kendi senaryolarımızı üretmemizle sonuçlanıyordu;

    "msn'inde üzgün yazmış, kesin ayrıldılar",
    "hakkında sürekli iyi şeyler söylüyor, kesin pipisini ellemiştir",
    "saçlarını kestirmiş, demek ki aldatmış oğlan bunu",

    iftira denilen şey işte tam olarak buydu. bunları düşünürken aklıma boris vian kitapları, köpekler filmi ve daha bir çok eser geldi, hani hakkında dedikodu çıkarılıp, sonrasında hayatları karartılan; kızları, erkekleri, ilişkileri anlatan eserler. onlarda da basit dedikodular ile başlamamış mıydı herşey?

    mahalle baskısının kökeni dedikodu muydu? peki ya sosyal linçin?

    çıkmak istediği kız teklifini reddedince hakkında "götürdüm ben onu, motor o" diyen adamların?

    reddedildiğinde ya da ilgilenilmediğinde "piçtir o herif, bana da yavşadı, ama yüz vermedim" diyen kızların peki?

    ***

    "çisil'in erkek arkadaşına acıyorum ben" dedi, "aldatıyor resmen kız onu". çisil'in bir de erkek arkadaşı vardı demek ki. küçükken en sevdiği televizyon programı söz fato'da olan kız, araştırmacı gazetecilik sevdasına bu haberi dört bir yana salacaktı, en sonunda da çisil'in erkek arkadaşının kulağına gidecekti. çocuk akıllı biriyse, inanmayacak ama içine kurt düşecekti, sonrasında paranoyaklaşıp çisil'i kıskançlıklarıyla boğacaktı ve ayrılacaklardı. peki ya çocuk mantık yoksunu biriyse, o zaman dedikoducuya yeni bir malzeme çıkacaktı, "duydun mu" diyecekti ağzından salyalar akarak, "çisil'in erkek arkadaşı, berke'nin ağzını burnunu kırmış geçenlerde, çisil'e de bir tokat atmış, ayrılmış, kız evde ağlıyor sürekli, eee haketti ama". buna engel olmalıydım.

    "hocu emin misin sen?" diye sordum, heyecanlandı, ilgileniyorum sanmıştı, "eminim" dedi, "bunları geçenlerde bir cafe'de görmüşler". "e başka" diye sordum, "baya samimilermiş" dedi, dayanamıyordum artık. "kızım sen gördün mü", dedim, "hayır ama kaynak sağlam". önce bir yudum daha aldım çayımdan, sonra başladım anlatmaya, ilişkiler kutsaldır, dedikodu yanlıştır, laf taşımak kötüdür..vs.

    en son "ilişkilere saygı duy biraz" dedim, "üçüncü kişiler konuşmamalı ikili ilişkiler hakkında".

    biraz bozulmuştu, hüzünle yere baktı, onun her zaman üçüncü kişi olduğunu işte o an anladım.

    duydunmuedit: duymadım hocu, kulakları aldırdım, duymuyorum artık, oh be dünya varmış!
    27 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük