saatlerce otogarda beklemek

entry1 galeri
    1.
  1. Lokasyon: Antalya.
    Süre zarfı: 4-5 saat arası bişey.
    Tanım: Hayatınızda yaşayabileceğiniz en sıkıcı deneyimlerden biri.
    Uyarı: yazı uzundur.

    Gücendim. Çantanızı buradan alabilir miyim? sorusunun üstüne sakin ve aslında bir o kadar da uyuşuk bir biçimde dönerek yanıt vermeyince tip tip baktı. Aramızda artık bir hukukun oluşmaya başladığını hissetmiştim aslında… Bence olurdu yani. Sen geç canım, seni tanıyoruz artık” diyebilmeliydi. Ben ise onun yerine koyunca kendimi, Ne s.kik bi iş lan bu. Çantaları oraya koyduruyoruz, dütletiyoruz filan derdim. Koyamadım ama. Beyaz kağıt bulabileceğim bir dükkana gözüm çarptı güvenlikçi ablanın yanından ayrıldığımda üçüncü kere.

    Aslında kapının hemen dışına baksalar aslında tam 3 saattir buralarda sürttüğümü farkedebilirlerdi. Ama her içeri girişte farklı biriymişçesine beni karşılamaları gerçekten çok onur kırıcıydı. Tamam belki ismen tanışmıyoruz ama bu kadar da soğuk davranılmayı hak etmemiştim bence (sübjektif düşünce). Otogardaydım. Aynı bankta -küllüğün dibindeki bank ya da bankın dibindeki küllük- saatlerdir oturuyordum. Aslında adı küllük filan değil, s.kimsonik bişey işte. Taş filan var içinde, sigara söndürebiliyoruz. Bir de çöp yeri var boru gibi yuvarlak. Eve alıcam bunlardan bir tane. Çok hoşuma gitti.

    içeriye 3. girişimden önce etrafı korku ve kahkaha dolu gözlerle süzerken milletin tip tip bakışların maruz kaldım. Sanırım ajan filan sandılar beni. Bir insan 3 saat boyunca defalarca tuvalete filan gitmesine rağmen aynı bankın aynı göt koyma yerine oturursa böyle yaftalanır işte. Adamın götünde mantar da çıkar bakteri de. Göbeğini açan ve ara sıra ayakkabısını çıkartıp ayaklarını okşayan adam bir, ben ikiyim adeta Antalya otogarında. Ha bir de tuvalette vereceği tek para üstü olan 25 kuruşları dizip oyun oynayan bay wc de üçüncü olur sanırsam. Ama ben ikinciyim. Bunu hissediyorum. Bu arada güvenlikçi adem abi de ateş gibi adammış ama onu sınıflandırmak istemedim. Mansiyon ödülünü ona vereceğim.

    Yere doğru sümküren yaşlı bir amcanın eksikliğini hissettim şu anda.

    Otogarda yerleri okşayan ve yetişecek bir yeri olmadığı için hayatı fütursuz bir rakun iğrençliğinde yaşayan bir çocuk var burda. Koşarak hız alıyor ve benim önüme doğru kayıyor sürekli. Tip tip baktım. Babaaaa! diye bağırmasıyla irkilip, Naber küçük? Ehehe. Diyerek çark ettim ama yemedi. Çocuk bariz biçimde bana oynuyordu. Babası Ne var lan orda?! hareketleriyle bana doğru yaklaşınca sanki çok çişim varmış gibi yapıp içeri girdim. Güvenlikçi ablayla muhabbeti kurma çabalarım ilk defa suya düştü o anda. içeriye ikinci girişim bu şekildeydi.

    Buraya 15 dakikada bir turist içerikli +13 Kemer arabaları geliyor. Metrekareye düşen hareketli organizma sayısı 0.3ten 0.5e bir tek o anda çıkıyor. Ama iniyor hemen. Sebebini çözemedim. Çok binesim geliyor dolmuşa ama burayla aramda öylesine büyük bir duygusal bağ oluştu ki bırak otogarı terketmeyi, küllüğün yanındaki sote yerimden bile zorunlu olmadıkça kalkamıyorum. Güvenlikçi ablayla kuracağım sıkı muhabbet -ateşli gecelerin habercisi- bile beni etkilemiyor artık. Libidom düşüyor. Ayaklarım kanıyor anlıyor musun oradaki? Çakmağımı daha da bir seviyorum küllük boşaltılınca Mahmut abi tarafından. Artık buradaki herkesle tanış oldum.

    Dükkana girdiğimde düz beyaz kağıt var mı diye sordum. Al!; dedi götümü bile silmeyeceğim büyüklükteki saman kağıdı uzatarak. Orda var ya A4 olanlardan dedim. Satmıyoruz. Bize lazım. Satmam. Dedi 10 yaşındaki velet bana kafa tutarcasına. Senin abin kim bakayım? dedim. Suratıma baktı, yok kimse, ben varım dedi. Sen mi işletiyorsun burayı? diye sordum, tip tip baktı ve sustu. Sorumun asıl cevabını alamadığım gibi hem muhabbet kurma çabalarım boşa gitmişti hem de dükkanın asıl sahibini öğrenememiştim. Amacımı çok çabuk sezmiş olacak ki bekle şurda belki gelir dedi; s.kerim mına koyyim yaa diyerek çıktım dükkandan.

    iki adım ötedeki dükkandan ilk okul günlerimi yad edercesine 12 yıl sonra düz çizgili kağıt aldım. 10 tanesine 1 lira verdim, evlat acısı gibi koydu. 10luk velet fotokopideyken kağıtları rulo yapıp Al sana girsin .mcık beyinli p.ç dercesine uzatıp ileri geri sallayarak kolay gelsin dedim. Önce babasına baktı, ben baktığı adamın babası olduğunu anladığım anda uzaklaştım ordan. Bu sefer muhabbet kurma çabalarımın boşa çıkacağını hissettim çünkü. Dışarı çıktım ve bankıma oturdum ve yazmaya başladım

    Beklediğim arkadaşım Mehmet beni etrafımda oluşturduğum mavi-yeşil auralarımdan tanıyacak. Çünkü şarjı bitmiş, çünkü Olimposa tatile gidecekmişiz. Direndim çok fazla, ben burda kalayım abi, part time otobüs muavinliği yaparım, Kemer arabasına biner, günübirlik denize girer, geçinir giderim. dediysem de dinletemedim. O an anladım ki Olimpos ölmüş be hacı.

    Saat 3e 10 var ve s.ktiğimin otobüsü daha gelmedi. Selenayı çağırasım var.

    Aslında çok samimi bir ortam var burda. Pembeli arkadaşımı çok seviyorum. 4 saattir beraberiz. insanlar çok sıcakkanlı. Herkes yatıyor banklara Ben sadece beyaz saçlı eli nasırlı yaşlı emekçi amcalar yatar sanıyordum demir banklara ama şu anda hepimiz yatıyoruz bildiğin. Ev ortamından daha güzel. Ev demişken, evet evime davet edebilirim onları. Beraber salonda yayılırız belki. Ortak tek paydamız yatmak çünkü. Ayrıca ben artık burayı çok benimsedim. Hiç gidesim gelmiyor vallahi. Biraz yürüyeyim dedim, gözüm arkada kaldı yine küllüklü bankıma oturdum. Gelen otobüslere bakıp da boşuna heyecanlanmamam gerektiğini de öğrendim bugün. Hem 25 kuruş çok kutsal bir paraymış. Hep saklıycam onları. Hatırlayacağım hepsini. Bir de şu dikkatimi çekti, sanırım diğer insanlar da aynı otobüsü bekliyorlar. içime öyle doğuyor. Otobüs geldiği zaman birbirimize kur yapıp bülbüller gibi öteceğiz sanki. Ah ah Ahmet abiler de buradaymış cik cik tarzında ama. Kur dediysek s.kiş sokuş değil. Zaten şu an önümden Adriana Lima göğüs uçlarını yalayarak geçse, ki bunun olma ihtimali bu otobüsün gelme ihtimalinden daha yüksek şu anda, dönüp de bakmam, benim bi arkadaşım var daha güzel yalıyor diyip moralini bozardım Adriananın. Üzülmesin diye de Facebookta add friend request yollardım ama. O kadar da samimi ve içten bir insanım ben işte. Top friendsime de eklerdim, sonra arkadaşlarıma, bakın, hot friends derdim.

    Ama Adrianaya son sözüm şu olurdu: Şimdi sen gittin ya, herkes sana benzeyecek. (oha)
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük