"datt, datt, datt" diye kornaya basmaya başladı arkamda duran taksi, sarı yanar yanmaz, halbuki önümde daha çok araba vardı, ne yapmamı bekliyordu ki, galiba korna bana değil önümdekilereydi. rahatladım. aceleci biriydi herhalde, içtiğinde "ben başbakan olsam..." diye nutuk çekenlerden, hemen her sorunu iki dakikada plansız programsız halletmeye çalışanlardan. o bir karakterdi sıkışık trafikte, hepimiz bir karakterdik, minik bir ülkeydik o anda.
sol şeritteydim ben, iki şeritte sıkışıktı, bazen sol, bazen sağ ilerliyordu, sağdaki bir arabayı geçiyordunuz, 2 dakika sonra o sizi, gittiğimiz yol aynı, hedef ortak, şeritler farklıydı sadece, şeridine sadık kalanlar, sürekli şerit değiştirenlere göre daha yavaş ilerliyordu. onlar o kadar akıllılardı ki, hangi şerit aksa ona geçiyorlardı, bu esnada da sürekli korna yiyorlardı, şerit sahipleri bu davranışlarını tasvip etmese de onlar bunu önemsemiyordu. yüzsüz ve kaypaklardı galiba.
nihayet ışıkları geçtiğimde, aceleci taksici sağımdan hızla geçti, kayboldu. yaklaşık 500 metre sonra önünde durduğu ikinci ışık kuyruğunda beklerken gördüm onu. taksiciydi, yolları da burada ışık olduğunu da biliyordu, o zaman neden hızlanmıştı boş yere. neydi bu acele, neydi bu sabırsızlık. o taksiciye sorsak; "kendi arabamızı mı üretelim, yoksa dışarıdan mı alalım?", derhal "dışarıdan alalım abi" derdi, "zaman alır kendi arabanı üretmek". "peki ya uçak?" diye sormazdım zaten, "traktör lazım bize abi, ne uçağı" diyeceğini biliyordum.
ışık yandı, yine ilerledik, yollar yılan gibi uzanmış kasislerle, kör çukurlarla doluydu, herkesin sinirleri, bu mecburen fren yaptıran engellerden dolayı gergindi, bazen sağ, bazen sol şeritte karşımıza çıkıyordu engeller, sağda çıkarsa sol şerittekiler, solda çıkarsa sağdakiler seviniyordu. ortak bir problemi sırtlanmıyordu iki tarafta, bana dokunmayan yılan kırk yıl yaşasın ahlaksızlığı iki şeritte de vardı.
kesik çizgiler yeterliydi insanları bölmeye, önlerine engeller çıkarıp onları yavaşlatmaya, sinirlerini bozarak bölünmeyi arttırmaya. kaç kişi farkındaydı acaba aynı yöne gittiğimizin, aynı hedeflere sahip olduğumuzun ve aynı problemleri paylaştığımızın?
"hocu düşünme bunları" dedim kendi kendime, radyo'yu açtım, serdar ortaç çalıyordu.
"binlerce dansöz var" diye eşlik ettim şarkıya.
düşünmüyordum.
huzurluydum.
alexandredumasedit: duma duma dum, kırmızı mum. geçenlerde üç beş tane dumanla savaş avcısı vurdum*.