kimilerinin iddia ettiği gibi 1984'teki pkk'nin şemdinli ve eruh baskınları ile başlamadı. cumhuriyetle yaşıt bir tarihi var.
ismet inönü demedi mi " daha cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte düşünmeye başlamaşıktık bu kürtleri ne yapacağız diye? tam 85 yıldır, "şekavet", "eşkıyalık", "asayişsizlik", "feodalizm", "geri kalmışlık", gibi bağlamlarda ele alınan bu meseleye kürt meselesi/sorunu- terör meselesi adı takmanın tarihçesi yeni sadece.
zorbalıkla çözülmeye çalışılmadı mı?
kimi pkkyi tepelemek, kimi yerel yönetimleri ele geçirmek, kimi doğu ve güneydoğu anadolu bögelerinde yerel yönetimleri ele geçirmek, kimi kuzey ırak'a girmek, kimi batılı ülkelere ültimatom çekmekten söz ediyor.
ama çok az kimse, bu ülkenin dört bir yanında türklerle iç içe yaşayan, onlarla beraber aş ve iş peşinde koşan, onlarla birlikte gülen, ağlayan şiddete bulaşmamış kürtlerin ne istediğini soruyor.
sormak bir yana, kürtlerin en azından belli bir bölümünü temsil eden "dep,hadep, dehap ve dtp" gibi partiler devlet katında, medyada ya da sivil toplumda sürekli yok sayılıyor, tahrik ediliyor ve ya dışlanıyor. benzer muamale türkiyeli kürtlerin akrabaları olan ıraklı kürtlere karşı da yapılıyor.
bunun öteki yüzü, türk tarafı kürtler ile pkk, pkk ile kürt milliyetçiliği, milliyetçi talepler ile kültürel talepler, insan hakları gibi olguları haklı olarak kurmakta zorluk çekiyor.
özetle kendisinden ne istendiğini bir türlü anlayamıyor.
ayrıca her iki tarafta 'türkler' ve 'kürtler' gibi " yaratılmış" kategorilerle konuşmanın mahzurlarını yaşıyorlar. halbuki ne tek türklük, ne kürtlük var. ama en kötüsü, meseleye milliyetçi paradigma içinden bakılması.
ancak ötekileştirerek kendini tanımlıyorlar.