geçmişimizin tüm çıplaklığıyla karşımızda durduğu vakitlerde, tecrübelerimizin koluna girip yaşam denen sevdaya kendisiyle birlikte aktığımız yazar. gece vakti gündüz gözüyle akıllar verdik biz birbirimize, şifa niyetine. akıl vermeyi bırakıp hata yapma izni verdik sonra -tetikde bekleyip birbirimizi kollayarak - çünkü anladık ki hırçınlığımız, inadımız verilen akıllarla durulacak gibi değil, teorinin değil pratiğin yanındaymışız biz, anladık...
" allah allah " diyerek şaşırdıklarımıza neden şaşırdığımıza şaşırdık bir süre sonra birlikte. ve birden şaşırmamaya karar verdik ama biz tutamadık kendimizi gene şaşırdık, önce kendimize. zamanın büyüme saatinde, akreple yelkovanı birlikte ittirme, kovalama turlarındayız şimdide. martı çığlıkları arasında inadına şarkılar söyleyerek ve inadına anlayarak biz bizi...
ağır ağır sağırlaşmaya başladığımız bugünlerde de, hayatın çelme takmaya hazırlanıp can sıkma planları yaptığı ya da mutluluk gözyaşları dökeceğin saatlerde de yanında olacağım ben senin. çünkü sen hayatımın kalabalığından çekip çıkardığım derin bir nefessin bana ve ben gene en damar şarkıları, gün yüzü görmemiş akrostişlerimi sana söylüyor, seni güldürüyor olacağım * . he gülmezsen, " gülsene lan " diye bineceğim tepene * .
ayvalık... geceler... turlar... sohbetler... veler... saireler... vesaireler...
hayatın içinde ne varsa, dibine vura vura yaşıyoruz, yaşayacağız... inadınla, öfkenle, sevdanla...
birbirimize verdiğimiz "10 kurda küfür etme teknikleri ve 10 kurda kız çocuğu olma yöntemleri" konusuna hiç girmiyorum farkındaysan kankaaaaaa * .
Nazım 'ın dediği gibi ;
Biz haber etmeden haberimizi alırsın,
yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin.
Namuslu bir kitap gibi güler,
alnımızın terini silersin.
O gider, bu gider, şu gider,
dostluk, sen yanı başımızda kalırsın...
birgün gidecek bizden hayatımıza alıp boşluk doldurmaca oynadıklarımız, gitsinlerde...alnımızın teriyle namuslu bir kitap gibi kalsın bizde dostluğumuz güzel insan...