beşiktaş'ın bu sezonki 12. hazırlık maçı. evet... beşiktaş hala lige hazırlanıyor. varyasyon ustası kamil insan mustafa denizli yönetiminde kendi sahasında yine tek forvet ile başlayan beşiktaş, asıl görevi oyun kuruculuk olan yusuf şimşek'in sol kanatta 'açık' görevinde oynamasıyla oyuna başladı. sağ kanatta ise bir maç iyi oynadıktan sonra havaya girip sonraki 3 maçta para versen topa dokunmaktan aciz duruma düşen serdar özkan vardı. ortada ernst-fink, onların önünde tabata gözüküyordu. işin ilginç tarafı oyun kurucu görevi tabata adlı arkadaşımızda olması gerekirken defans mevkiinden topu ersnt alıyor ve daha 10 metra gitmeden ortasahanın rakip yarısahasının ilk bölümünde sözde forvet olan ama ortasaha mevkiinde oynar gibi görünen nobre ile karşılaşıyordu. hatta bir ara nobre olayı abartarak kendi defansına kadar geldi ve rakibine arkadan dalarak sarı kartı gördü. bütün bu olanları tabata adlı 10.7 numara kardeşimiz hangi duygular ile izliyordu anlayamadım. tek forvet olan nobre'ye her topta ortasahaya gelip top almasını hangi kamil tembihlediyse pek iyi etmemiş.
30. saniyede nobre'nin ceza sahası içinde yakalandığı bir pozisyonda topu boş kaleye atamaması yerini yadırgadığının işaretiydi. 7 ya da 8. dakikalar civarında ise serdar özkan kişisinin karşı karşıya kaçırdığı bir gol var ki onu anlatmayacağım.
beşiktaş'ımızın rakibi ligde galibiyeti olmayan ve 3 beraberliği olan bir takım olan denizlispor'du. denizlispor'un bir galibiyeti beşiktaş ile puanları eşitlemesine neden olacaktı. belki de bu ihtimal 20 senelik mükemmel kariyerli hoca mustafa denizli üstünde bir baskı yaratmış olabilir. spikerin sesinden duyduğuma göre denizlispor da beşiktaş'ımız gibi ligin az gol atan takımlarındanmış. bu paragrafta anlatmak istediğim kadarıyla beşiktaş'ın avantajlı olduğu gözlenmekte. ama bu avantaj sadece kağıt üstündeydi. maç kafa kafaya oynandı ve beşiktaş hiçbir zaman baskı kuramadı.
bitmiş yusuf,yeni tabata,bilinçsiz serdar ve tek nobre ile beşiktaş hücum etmeye çalıştı ve tabii ki başarılı olamadı. neden sonra futboldaki hedef olan gole ulaşabilmek adına kurt hoca mustafa denizli bitmiş ile bilinçsizi oyundan alıp beşiktaş'ın evladı ve brezilyalısını oyuna soktu. gol 49. dakikada geldi ama bu sizi yanıltmasın. gol bir krambol sonrası oldu. meydaaaaana geldi diyelim de eğlenceli olsun. klasik anadolu takımı hüviyetindeki beşiktaş golden sonra durakladı ve vites yükseltemedi. tam bu sıralarda tribünlerden 'demirören yeteeeeeeer' sözleri yankılanıyordu. sözler amaçsızca sırıtan hedefine yönlenip geri tepiyordu.
ikinci yarının başında yapılan taktik dehası çift oyuncu değişikliğinden sonra başka değişiklik göremedik. duayen hocamız 11 maçta 5 gol atabilmiş olan takıma 1 golü yeterli gördü demek ki.
daha ne yazabilirim ki!! kaçıncı haftayı bekelememiz gerekiyor akıcı bir oyun oynayan, rakibi bunaltan beşiktaş'ı görebilmek için? beşiktaş kendi sahasında 1 golü zorlukla atar hale geldi. hala 'inanmayan gölge etmesin' diyen ve mustafa denizli'ye destek olan polyannalar olacaktır tabii ki. onlara 'toz pembe hayaller vardı, pembesi gitti tozu kaldı' adlı sözleri içeren şarkıyı söyleyen kadın şarkıcının enfes sesini armağan ediyorum.
stephen king'in miserysi kadar bunaltıcı ve yoğurtlu makarna kadar cıvık olan bu yazıda belirtmek istediğim güzel birşey de var:
*ibrahim kaş'ın sağ bek fantezisinden vazgeçilmiş.
kahroluyorum! sesimi duyan var mı! duysa bile umrunda olmayacak olan mustafa denizli hariç!