-----spoiler-----
14.000 yıldır yaşadığını iddaa eden bir adamın üstüne kurulu olan bir bilim-kurgu filmidir. film jhon ve akademik arkadaşları arasında, bir odada geçmektedir. tek bir odada sınırlı sayıdaki insanların diyaloglarıyla geçse de kendini izlettiren ve izlettirirken düşündüren bir filmdir. kim yaptıysa ellerine sağlık diyorum.
hikaye kısaca şöyledir ; jhon (14.000 yıldır yaşadığını iddaa eden adam) evinden ayrılmaya ve taşınmaya karar verir. akademisyen arkadaşları ise buna bir anlam veremez. ısrarla durup dururken neden ayrılması gerektiğini sorarlar ve jhon da onlara kendisinin bir caveman olduğunu söyler. 14.000 yıldır yaşadığını iddaa eder. yaşlanmadığının anlaşılmaması için 10 yılda bir taşındığını belirtir. arkadaşları şok olur tabi. "hadi ordan" laflarından ve şaşkınlık dolu bakışlardan sonra sohbet gelişir. will, hristiyanlık uzmanı kadın ve üniversiteli çıtırla oynaşan arekeolog inanmasa da diğerleri inanırlar. en azından kaba davranmaz ve beyin fırtınası yaparlar. ama jhon adındaki adamın anlattıkları çok daha inanılmaz bir hal alır. o kadar ki kendisinin tarih içerisindeki birçok önemli olay içerisinde bulunduğunu hatta isa'nın kendisi olduğunu söyler. kendisi budanın yanına gidip onun öğretisini edinmiş ve batıda bunu yaymaya kalkmış. yanlış anlaşılmalarla hristiyanlık ve diğer dinler doğmuştur der. daha doğrusu bunu dolaylı olarak söyler. tabiiki bu söyledikleri inanılmaz derecede akıl karıştırıcı ve inanılmaz şeyler olmuştur. çünkü o zamanları çok basit bir dille anlatıp dinleri çürütmüştür. bu sadece filmdeki karakterleri değil biz izleyenleri de kendisini pürdikkat dinlemeye ve düşünmeye itmiştir. aynı zamanda budha, van gogh gibi birçok önemli şahsiyetle bir arada bulunduğunu söylemiştir.
film gerçekten insanın bildiklerinin sorgulamasına yol açıyor. dinlerin, semavi dinlerin gerçek olup olmadığına dair şüpheler yaratıyor. tabiiki bu da bir senaryo ama insan düşünmeden edemiyor.
karakterler ise gayet güzel canlandırılmış. edith karakteri hristiyanlık dininin uzmanı olması sebebiyle dar görüşlü. ve jhonun söylediklerini hemen "blaspheme" diyerek reddediyor. üniversiteli çıtırı (ki kendisi filme alakasız bir biçimde biraz erotizm katmakta) götürebilecek kadar özgür olan art (zaten kendisi her filmde olan gıcık adam kontenjanını doldurmakta) bile hiç ileri görüşlü çıkmıyor. hemen deli yaftasını yapıştırablecek kadar ufku dar birisi. will bile inanmam da inanmam diyebilecek bir kişi. yani bilim adamlarının bile inançlarına körü körüne bağlı olduğunu ve yeni şeylere ve marjinal fikirlere ne kadar ters ve sert yaklaşabileceklerini görüyoruz.
sonu dandik bir şekilde bitse de (yalanladığında bile bunu bilerek yaptığı ve anlattıklarının doğru olduğu belliydi zaten) bence herkesin izlemesi gereken çok güzel bir film.
filmden ilginç birkaç diyalog ;
"ben 10 doktora tamamladım. biyoloji sayılmaz aslında, o 1800'lerdeydi."
- "tanrıya inanıyor musun?"
- "laplace nin dedigi gibi, böyle bir hipoteze ihtiyacım yok."
- "ama belki de vardır. o heryerde. sadece goremiyoruz."
- "eğer benim de yapabildiğim en iyi şey bu olsaydı, ben de saklanırdım."
-----spoiler------