ben, bu yazıyı galiba sana yazdım.
aslında sanırım karşılıklı konuşma düşündüm, seni susturmak zor olur diye vazgeçtim. şimdi aklıma kurguladıklarımı bile sana aktaramıyorum. neden? utangacım.
başlıyorum;
ikimizin bir şey olabileceğini sandım. -sandım-, evet. ama sanıyorum ki böyle bir şey olamaz, olmayacak da. adına sevindim neyse ki.
sandım, benimle ilgilendiğini sandığımda.
sandım, ta ki bana o'nu * anlattığında.
aslında isterdim aramızda bir şey olsun, ama bizim ilişkimiz arkadaşlıktan öteye geçemezdi zaten. tıpkı senin seni arkadaş olarak çok seviyorum dediğin gibi.
senin gibi rahat olmayı isterdim bende, sana * gibi laflar söyleyebilmek -senin gibi - ama bunları ciddiye aldığım için kendimden utandım. neyse neyse. kapanışa doğru geliyorum sanırım yavaş yavaş. sen de beni -dinleme- zahmetinden de kurtulacaksın. ve seni rahatsız etmek de istemiyorum artık, kendimi bir fazlalık, seni uğraştıran biri olarak gördüğümden belki de. ama sana o satırları yazmak bile moralimi bozmaya yetti. - seninle çok uğraştığımı düşünüyorum, bir daha olmayacak.- sanırım bir şeylerin değişme vakti geldi de geçiyor. böyle bir şeye inanmak. -yanlış.- umarım ki bu yazıyı görmeyeceksin, yoksa seninle konuşmak çok zor olurdu benim için. * klişe bir kapanış: kendine iyi bak. en azından benim için. ve onla mutlu ol. üzgünüm. her şey için.