icinde yaşadıkça absürd hallere alışıyoruz ama şöyle bir uzaklaşıp baksak kendimize, biraz kuşbakışı hani, kimbilir ne kadar sarsacak bu zavallı hallerimiz bizi.
Aslında sokakta, evindeki insan değil, ama sonuçta bir ulkenin en çok seyredilen kanallarindaki durum o ülkenin aynasıdır da. Maalesef akla hayale gelmeyecek traji-komik durumlarla zamanları işgal eden, belli ki izlendigi için de mantar gibi çoğalan, ama aslında komedi programından farksız programlar... kendine başkalarının derdini dert eden ve hatta kendi hayatlarını insanlık için feda edenler ne yazık ki vitrine çıkanlar ve zihinleri kirleten bu saçmalıklar...
sadece imza üzerine kurulu ama birbirinden çok uzak; aynı evin içinde "biz" değil; sen-ben kavgaları yaşanan, sadece resmiyette bağlayıcılık, ancak çok uzak mesafeler sözkonusu evliliklere şahit olunduğunda imzanın bir önemi kalmıyor ... "aile" gibi kutsal bir oluşum için de elbette gerekli... sen-ben değil, "biz" olabilmek meselesi... "biz" olabilmek için öncelikle ruh, yürek, aynı frekanslarda olabilmek, daha sonra da imza gerekli.