bi gün bir takım arkadaşlar altılı ganyan denen oyundan oynuyordu. oynamıyordu da ellerinde gazete kağıdından ganyan ile ilgili bilgilerin olduğu bir yazıdan o gün ki koşuda hangi at hayvanının birinci gelebileceği olasılığı üzerinde tartışırlarken, tesadif bu ya, odaya girmiş bulundum. gaflet de bulunmak gibiydi benim için çünkü sonrası pek iç açıdı olmadı. neyse. ellerindeki gazetete yazan isimleri gösterip bana "hadi bi tahminde bulun, hangisi birinci olur?" şeklinde bir soru yönelttiler. hiçbir zaman soru sormadan cevap veremeyen ben hemen atıldım tabi;
- bu saçma sapan işlerle neden uğraşıyorsunuz? deyu.
tabi cevap alamadım kikirdeşmelerinden. bak işte bi tane söyle, dediler. listeye baktım, miramis dedim. hepsi önce birbirlerine sonra bana doğru baktılar. sen bu işi bilmediğine emin misin, diye sordular şüpheci bir ifadeyle. evet! dedim. ne yani, bir şeyler bilmek için sadece bilgi yeter mi? bence değil. ben ve benim gibiler için değil.
velhasıl, miramis'e oynadılar ve o gün için kazandılar. ama işkence bitmemişti. doğru tahminde bulunduğum için her gün başıma gelip "hadi bi tahminde bulun lütfen" şeklinde psikolojik baskılarını sürdüler. ama söylemedim. tahmin ve bir şeyleri bilme yeteğimden faydalanmalarına izin veremezdim.
o gün neden miramis dediğime gelince, tabi ki bunun sebebini söylemeyeceğim burda. sadece biliyordum. hep olduğu gibi.