´iyi bilirdik´ sözü cenazelerde kullanıldığı gibi değil ama güncel anlamda Jose Mourinho´yu tanımlamak için kullanabilir. Kalkıp da adamın kariyerini yargılayacak, çamur atacak halim yok. Yukarıda Allah var, çarpar. Kariyerinin çok detayına girmeden kısa örnekler vermek istiyorum ki toleransımız artsın, sabrımız artsın.
Mourinho bu işe sıfırdan başlayarak soyundu ama oralara girmeyecem.
Machado´nun ardından Porto´nun başına geçtiği dönemde kendisinin hırsı görülmüş, onda ki cevher çoğu futbol otoritesi tarafından farkedilmişti. Olayı hep hırs ve gazdı. Sadece 15 maç yönettiği bir kulüpte bile ´´Gelecek sene şampiyon olacam!´´ diye hem başkanına, hem taraftarına söz vermişti. Nitekim oldu da. Manchester United galibiyetinde kendisinin taktik olarak da muhteşem bir hoca olduğu söylendi ve kendisini kanıtladı. Porto´yu hayal edilemeyecek yerlere getirdi.
Sonra Chelsea´nin yolunu tuttu. Porto´da aldığı muhteşem başarılar, her normal insan da olacağı gibi ´ego´nun tavan yapması´ ile sonuçlandı. götü kalktı. kalkmalıydı da. Chelsea´ye imza atmasından bir sonraki gün; ´bana küstah demeyin, fakat ben bir Avrupa Şampiyonuyum ve özel biriyim´ gibi çoğu insana antipatik gelecek bir demeç vermekten kaçınmadı. Kimine göre karakteri böyle idi, kimine göre ilgi çekmek istiyordu.
Ekibini yanından hiç ayırmadı. Özellikle kondisyonerini ve arama tarama ekibini nereye gitse götürdü. ´başarı için para harcamak şart´ kalıbını tescil etti. Daha ilk ayında Abraham efendiye 70 milyon pound harcatarak bugün Chelsea´nin olmazsa olmazı Drogba´yı, Paolo Ferreira´yı,Carvalho´yu aldırdı. Daha sonraları Ballack´ı transfer etti. Yaptığı 10 kadar transferden en başarısız olanı Mateja Kezman´dı. Fakat Drogba gibi bir forvet varken Gudjohnsen ve Shevchenko gibi yedekler olunca Kezman bir fiyasko değil, rotasyona katkıda bulunacak bir oyuncu olarak görüldü. Takımın hiç bir yerinde eksik istemedi. Zayıf gördüğü yere bir değil iki - üç tane oyuncu aldırdı. Biri tutmadıysa diğeri illa ki tuttu. Risk almayı sevmeyen bir yapıda olduğunu Chelsea´de kanıtladı. Zaten bunun için Inter gibi risk ´0´ bir kulübe gittiğini düşünüyorum.
Chelsea´nin tarihinde aldığı en büyük başarıların altına imzasını attı ve efsanesi oldu. Alamadıkları şampiyonlukları yarım asır sonra aldırdı. 3 sene de 5 tane kupa kazandırdı ve bu 3 sene içinde evinde bir tane bile maç kaybetmedi.
Fakat Avrupa´da başarı da önemliydi. Sonuçta Chelsea gibi bir kulübün yapılan onlarca transfer ve harcanan üç haneli milyon eurolardan sonra şampiyonlar liginde de bir yerlere gelebilmesi lazımdı. Jose´nin Porto´da yaptıklarını Chelsea´de de yapmasını istiyordu sabırsız Abraham. Liverpool´un daha zayıf kadrosuyla Chelsea´yi yenmesini hazmedemedi Abraham efendi, sabredemedi ve çok ani ve kimsenin beklemediği bir kararla yollar ayrıldı Jose ile.
Bana göre Jose´nin karakterinde ve egosunda Chelsea´den ayrılıp Inter´e gitmesinde büyük değişiklikler oldu. Eskiden çok mantıklı ve antipatik demeçler veren Jose artık boş konuşmaya başladı. Bunun sebebi bana göre kendisini daha büyük bir yerde hayal etmesi fakat futbolun zevksiz olduğu, rekabetin az olduğu bir lige gitmesiydi. Jose bana göre ilk gittiği gün de Inter´de kendisini gereksiz hissediyordu hala da gereksiz hissediyor. Rekabet adamıydı. başarıya aç takımları çalıştırmaktan haz alıyordu. ´´Seria A´yı kazanmak benim elde ettiğim en büyük başarı olur´´ gibi saçma demeçler verdi. Ya ruhunu kaybetti, ya da kendisi hakkında ciddi şüpheleri var. Bir insan yaşlandıkça daha iyi hoca mı olur yoksa istemediği yerde olunca aynı keyfi alamadığı için daha kötü mü olur? Bundan bana ne bilmiyorum fakat ben bu adamın Inter´de göz önünden uzak kaldığını düşünüyorum. Umarım kısa zamanda futbolun daha zevkli oynandığı bir ülkede ve Inter´den çok daha büyük bir kulüpte görebiliriz. Yoksa kendisi sıradan bir hoca olacak.