ilk adımımı attığım vakit senin ilk adımını attığın yaş ile aynıydım. ne bir eksik, ne bir fazla aynıydık işte. ismimiz de aynıydı ''bebek''. bazı kurallara uymamız gerekiyordu seninle büyümek gibi mesela. konuşmak, yemek yemek gibi... yedikte akabinde büyüdük işte. ilkokul'a başladık. aynı renkte değilmiydi podyelerimiz? bir tek senin beslenme çantan pembeydi benimkinden farklı olarak. aslan oğlum! diyerek almıştı benim babam mavi renkte olan küçük beslenme çantamı. küçüktü ya içindekiler de hep öyle küçük olurdu. burda sanırım seninle ayrılıyorduk. sen daima büyük bir dünya taşırdın çantanın içinde. ben görürdüm ama ses etmezdim. gene de o küçüçük çantamı seninle paylaşırken büyük adamlara yaraşır bir haz duyardım içimde. seninle büyürken o kadar çok ortak yönümüz vardı ki, saymakla bitmez... aynı havayı solurduk mesela. aynı şekerlemeleri severdik. aynı oyunlarda oynar aynı tenefüslerde koşuştururduk. aynı çizgifilmleri seyreder aynı dondurmacıdan aynı aromada ki dondurmaları alırdık. senin ayrı bir dünyan vardı benim de içinde olduğum. ikimizde aynı severdik mesela. ne sen çok, ne ben az. aynıydı herşeyimiz seninle hatırlıyorum. saklambaç oynarken de aynı yere saklanmazmıydık mesela? hani sobelendiğimiz vakit aynı anda olurdu bu. ortak arkadaşlarımız vardı, aynı kare de buluştuğumuz resimlerde el ele tutuştuğumuz. aynı şarkıyı ezberleyip söylerdik ya okuldan eve dönüşlerde aynı anda, küçük bir koro misali... aynıydı boylarımız. ben 1 cm daha uzundum belki, ama olsun aynıydık işte! aynı renkteydi gözlerimiz, aynıydı tenimiz, saç rengimiz... hatta ''aynı kardeş gibisiniz'' derlerdi de ben bozulurdum biraz! bir kardeşe göre fazla duygusal seviyordum seni aynı senin beni sevdigin gibi... aynı yağmurda ıslanıp, aynı sobanın başında ısınmazmıydık sınıfta? aynı anda nezle olmuştuk bu yüzden. ama sen benden daha çabuk iyileşmiştin buna anlam verememiştim evet.
biraz daha büyümüştük sanki. aynı liseye gidiyorduk. sen süperdin, ben düz... ayrı sınıflarda aynı sevgi ve heyecan ile beklerdik okul zilinin çalmasını. her zil çalışında aynı tutkulu deparı atardı bacaklarımız. eve her akşam geç kaldığımız için aynı azarları işitirdik bizimkilerden. ama göze alırdık daima bunu. biliyorum sende aynı benim gibi düşünüyordun. sen hasta olup okula gelmediğin vakit ben de gitmezdim biliyorsun. aynı senin yattığın gibi yatağıma yatar, sen iyileşinceye kadar orda öylece beklerdim seni. aynıydı herşeyimiz. bir birize duyguduğumuz özlem duygusu da aynıydı, korku da öyle...
aynı anda mantığa erdik. aydı anda tanıdık hayatı. ama sanki farklılaşmıştı artık birşeyler. aynı değildin sen. yoksa benmiydim değişen? o anda anlamıştım beslenme çantanın neden büyük olduğunu!.. hastalandığımız vakit neden benden önce iyileştiğini. şanslarımız neden aynı değildi? allahımız aynı! peygamberimiz aynı! dinimiz imanımız, ismimiz aynı! neydi bizi farklı yapan? aynı gökyüzüne bakan aynı yıldızları seyreden biz değil miydik? neden bana farklıymışım gibi baktılar? sabahları okula neden beraber gidemedigimizi de şimdilerde anlıyorum. okul servislerinde de göremiyordum seni? iri cüsseli, kocaman ağzı olan siyah saçlı bir adam! hani seni her sabah okula bırakan mercedes'i ile fiyaka atıp bizlere küçük insanlar muamelesi yapan! yoksa baban mıydı o mendabur adam? aynı değilmişiz evet. hangimizdik 3. sınıf olan? kimdi kalbinde gerçekten sevgiden mahrum kalan?.. son sözün neydi bana hatırlıyor musun? ailem seninle görüşmemi istemiyor loserss çünkü biz, ayrı dünyalara aitiz... söylese sevgilim neydi seni böylesine şanslı yapıpta beni doğuştan kaybeden yapan?..