aylardan kasımdı karşılaştığımızda... ve ilk görüşte aşktı bizimki kapadokya' nın büyülü ortamında... küçük bir maaşın vardı ve utangaç bakışların... sevdiğimdin uğruna hayatımı en temelden değiştirdiğim. sonra yıl geçti aradan. verdiğin her sözü tuttun. geldin istanbul'a. küçük şirin en son ilçe olan bir sahil kasabasında yaşamaya başladık.
buraya gelmeden önce sen, sana bilgisayar kitapları yollardım. programcılığa merakın vardı... ve dişimi sıkıp bir bilgisayar almış, kargo ile yollamıştım sana. senin çekingen hayatına bir fırtına gibi girmiştim, istanbul' lu kariyer sahibi bir kadın olarak. ve sana yaşadığım hiç bir acıyı yaşatmama sözüm vardı içimde. aramızda yaş farkı vardı. yeneriz dedik. sen ben değil biz oluruz dedik. benle yaşamaya başladıktan sekiz ay sonra iyi bir şirkette iş buldun. evlendik.
ikinci evliliğimdi ama ilk aşkım, ilk inancımdın. kızım vardı. tartışmalarınız olurdu ama severdiniz birbirinizi. istanbul' a gidiş gelişlerin gererdi bazen. ama öyle mutluyduk ki... boğazda çay içişimiz rumeli hisarı' nda, arkeoloji müzesinin bahçesinde tost yiyişimiz... anımsıyorum, soğuk bir yeni yıl gecesiydi büyükada' ya kaçışımız. vapurda sımsıkı sarılmıştın bana. vazgeçilmeyen bir giyim tarzın vardı gömlek üstü ceket. sonra değiştin yavaş yavaş. tatillere rağmen, konserlere rağmen sıkılmalar başladı. en son metallica konseriydi gittiğimiz ailecek. alisamiyen' in o müthiş atmosferinde. nerden bilirdim, nerden bilirdim son ayımız olduğunu...
sıkılmalarının başladığı dönem plansız bir hamilelik yaşadım. hazır değildim. kariyerim, senin gelgitlerin, kızımın üniversite sıkıntıları... boğuluyordum. ve bebeğimizi aldırdık, ikimizin kararıydı. doğarsa bu ortamda o sorumluluğu alamam dedim, sen de bunu göğüsleyemedin. ama aşkımız, sevgimiz vardı. birlikte gezerdik köpeğimizle. kızımın bir erkek arkadaşı oldu. bu olmamalı dedin. bebek sonrası ikinci bir karşı çıkışımdı bu sana. evliliğimizde sadece iki kez...
sen evden sık sık gezmelere çıkmaya başladın. sık sık trafik sıkışır oldu istanbul'da. geç gelişlerin başladı. sıkılıyorum deyip; atıyordun kendini sokaklara gecenin bir vakti. sevdiğim adam deliriyor diye öyle korkuyordum ki.
şubat ayında bir öğrencim geldi, söyledi ihanetini. durmuştu deniz, durmuştu zaman. eve dönerken yalan olmalı diyordum. olsa söyleyecek kadar saygısı vardır bunu bana eşimin diyordum. işten geldin. ve sorduğumda yapmadım ya da yaptım demek yerine, kim anlattı bunu sana dedin. elinde ıphonun vardı ve ses kaydını açmıştın. olay değil, kimin anlattığı önemliydi senin için. sonra dedin bitti bu ilişki, inanmadım. ağustosta yaş günümden hemen sonra tanımıştın onu. yaz macerasıydı, bitti dedin. ama mesajların bitmedi, gece yarıları evden çıkıp gitmelerin de.
sevgim, inancım, ne yapabilirdim? yapabileceğim koca bir hiçti. kızın teli vardı elimde, onu aradım. ama kız umursamadı bile. ve devam edeceğini anlayınca senden hattını istedim. evi terk ettin, gittin. " 7 şubat 2009 "
9 şubatta okula başlarken içimde nasılsa döner ümidi vardı. dönmedin. döneceğim dedin dönmedin. hayatımda o yok dedin, ama geri dönmedin. hayatında onun olmadığına inanmak istedim. yaşanan onca yorgunluktan sonra kolay geldi buna inanmak. ben ihaneti bağışlamam deyip ilk evliliğini bitiren ben, istanbullu ben, fakülte mezunu ben, köpekler gibi yalvardım sana," bebeği aldırdın ondan dönmeyeceğim, senin cezan bu" dedin... pişmanım dedim özür diledim. bebek yüzündense bu ihanet affettim doğurmaya hazırım dedim. dönmedin.
bilemezdim hala o kızla olduğunu. kızı aradım diye, kız beni, sana şikayet etmişti. bana hesap sormuştun onu neden rahatsız ediyorsun diye. ve ben tüm bunlardan kendimi suçluyordum. ve haziran ayı... karneleri vermeden bir gün önce gittim avukata. ve 8 temmuz... kalbimi yerinden söke söke, bosadim seni!
bana dedin ki o gün " boşanmak bu kadar kolay mıymış? " demiştim ki " sadece benle evli olduğun için bu kadar kolaydı. " " o kızla ilişkin var mı hala? " demiştim. " yok. " demiştin.
yemek yemiştik hiç bir şey olmamış gibi iskendercide. ve maaşım ekonomik krizden dolayı kesintiye uğruyor, yeni bir ev kuracağım, kredi çekermisin benim için demiştin. duygusaldım. korkuyordum. hala seni düşünüyordum; belki hatasını anladı, yakında geri döner boşansak da diyordum. çekerim, demiştim.
sonra psikolojik destek almaya başladım. ve ilk kez bir güçle, gerçekle yüzleşmek için harekete geçtim. senin ekonomik krizden dolayı maaşından kesinti yapılmadığını, aksine şirketten borç çektiğini, maaşından onun için kesinti yapıldığını öğrendim. yıkıldım.
o güne kadar yaşadıklarım yetmiyormuş gibi. yüzleştim senle. itiraz ettin; ama belgeleri söyleyince evi terk ettin tekrar.
ve yine bu ağustos ayında tam yaş günümde geldin. vücudunda yaralar vardı. sıkıntıdan çıktı dedin; senin yüzünden. hayatımı ne hale getirdiğini gör dedin. sana baktım ben, hep baktığım gibi, bebeğim gibi baktım. psikolojik danışmanımı dinlemeden seni eve alıp baktım.
yumuşaktı yüzün; ama her gece gelişinde yine ıphonun elinde mesajlaşıyordun. sorularıma, boşandık soru soru sorma; yoksa gelmem diye yanıt veriyordun. boynunda çürükler,belinde çürükler vardı; ama bana daha kolay geliyordu hayır başka kadın yok artık, o kızla değil düşüncesine inanmak.
sonra ayrıntıya gerek yok gizli facebookunu buldum. ve orada o kızla evli olduğun yazıyordu. ve kızın görüntü resminde öpüşme fotoğrafınız vardı en iğrenç şekilde. sonra başka bir kaydından kızın fotolarını gördüm. çok güzeldi. kendimle kıyaslayamayacağım kadar. neden 1 yıldır eve dönmek istemediğini daha iyi anladım. huzur güven sende var diyordun, ama onda da cazibe.
kopamadık hala senle. her gece iyi geceler teli ediyorsun bana. ve ben hala hatanı anlamanı bekliyorum aptalca. ama evi sana yasakladım.
bugün görüşmeyişimizin 12 inci günü. sevginden başka hiçbir şeyine ihtiyacım yoktu benim, 10 yıl öncede şimdi de.
istanbul'da aldığın her nefesi bana borçlusun allah biliyor bunu. param, evim, köpeğim, işim, kültürüm, etkili bir kimliğim de vardı. ne demiştin anımsıyor musun. " ben senin en çok kişiliğine tapıyorum. "
şimdi nasıl bir kızla olduğunu biliyorum artık. ve neden bu denli tanınmaz bir şekilde değiştiğini. benim sevdiğim erkek değer verdiği kadını asla barda öyle iğrenç öpüp fotosunu google de yayınlatmazdı.
bir gün özüne döneceğini biliyorum. bana kapıyı onun için kapatmadığınıda. ama ben? beni hiç hesaba katmıyorsun. incinmişliğimi, yok ettiğin inancımı, özgüvenimi paramparça edişini. bekliyorum. bakalım ben ne karar vereceğim? senin kararın belli. " kadınım beni bekler. "
evet ama sadece kendim için yaşayarak bekleyeceğim gelecek günleri. artık bir erkeğe tutunarak değil... sana bana yaptıklarının aynısını yaşatsınlar diyorum. o kız da aynısını yaşasın.
onun beni anlamasının önemi yok. ama senin bana ne yaşattığını anlaman, benim için hala çok önemli. sana karşı içimde ne varsa unuttum diye klasik bir cümle yazmayacağım.
hayır ben seni unutmadım. sen de beni unutama. ve elimden su içmeye gel. bildiğim tek bir şey var. yaptıklarını unutamam. ama nefret de etmiyorum. seni de affetmiyorum.
ihanetinden ziyade söylemekten hiç vazgeçmediğin o yalanlarından dolayı...