sac baş yoldurtuyormuş. ki muhtemelen öyledir. buyrun, neden sacın ve başın yolunduğunu ortaya koyalım.
bazı arkadasların anlamamakta defalarca ısrar ettiği artık saç baş yoldurttuğu durum.
ilk cümleleriyle son cümlelerini okumakla yetindim.bu arkadas yine kendiyle celisiyor,yine kendiyle celisiyor
( fgfg)
arkadaş tartışmanın başından beri zaten yazılanları, büyük ihtimalle ilk cümlelerini ve son cümlelerini okudu, nitekim ısrarla vurguladık yazılanlar okunsun diye, ama okunmadı. eğer okunsaydı, tutarlı, ciddi bir tartışma yürütülebilirdi ve sonuç itibariyle yürütülmedi. biliyoruz ki tartışma yapılırken konuya hakimiyetin olması gerektiği ve bir de yazılanların da okunmasının önemi vardır, bunlar olmazsa sonuç böyle garip bir hal alır, absürtleşir.
arkadaş kimi suçlayacağını şaşırmışmış. ancak yazılanlar sabredilip eğer okunsaydı, anlatılmak istenenler üzerinden sonuç çıkarılıp buna göre bir yargıya varılmak istenseydi, kimi suçlayacağını görmüş olurdu. ancak, dediğimiz gibi, bu demokrasi anlayışı en ufak bir sorgu muhakemesinden uzak ve bir özeleştiri kültürü yok.
malesef ki, herkesin daha net görebilmesi için ''kes kopyala'' bu tartışma seyrinde çok önemliydi, bakın arkadaş ne demiş:
keşke yüz yüze görüşebilme imkanımız olsaydı diyorum çünkü bu şekilde yapılan laf çarpıtmalarıyla bir yere varılamayacağını sözlük hayatım yeni olmasına rağmen tecrübe edindim.gerçekten pes diyorum ve hakikaten üzülüyorum
( fgfg)
peki biz bir önceki entry'de ne demiştik:
şimdi tek bir soru kendisine, hangi argümanına karşı bir kurmaca yazı bulacak, hemen ilk yazısında belirtsin, belirtsin bakalım da yazılanları nasıl okumuş, nasıl algılamış, aynı zamanda hepimiz de bir öğrenelim bakalım kurmacanın ne olduğunu. dahası yazımda suçlama! bile olduğundan bahsetmiş, ''inanılmaz'' parlak bir zeka ile karşı karşıyayız. bakalım bu arkadaş bizi hangi yeni entry'leri ile hangi yeni dumurlara sürükleyecek, merak içinde bekliyorum
( benim bir önceki entry' den bir parca)
bir defa üzülmeye hiç gerek yok. laf carpıtmaları nedir ne değildir, ortaya konur, yapılan bir tartışmada bu iddianın içi doldurulur. malesef içi boş, muğlak, havada kalmış argümanlara cevap vermek zaten yorucu, dahası gereksiz, sonuçta bu iddiaları bile alt alta koymak yeterince zihin acıcı.
özet olarak vurgu yaptığı yazsısında arkadaş, olgulardan ve gerekliliklerden dem vurmuş, ancak bir kaç entry üstte bunların cevabını verdik. özgürlüklerin, yani genel anlamda özgürlüklerin sınıfsal temelden koparılıp, bir yaşam tarzına dönüştürülmesi ve bunun sakıncalarından bahsettik. bu gün zemzem towers'lardan tutun da, ''islami burjuvazi'' denilen olgunun bile, sisyasal islamın, özgürlük anlayışının neresinde olduğunu (nelere kadir olduğunu) göstermeye yetecek ve artacaktır da.
son olarak, biz bu arkadaşın öğrenim hayatında başarı dileyelim. ancak, ''türbanlı kardeşleri'' için harcadığı boş zamanı, ülke sorunlarını bütünlükle kavrayabilmesi, bu ülkede nelerin olup bittiğini, en azından harc parasını ödeyemediği için için okula gidemeyen binlerce ''gercek mağdur'' kardeşleri için de harcamasını salık veririz. üstün körü bir demokrasi anlayışının, on yıl sonra bile bu ülkeye katacağı bir şeyin olup olmayacağı sadece şüphe taşımaktadır, başka bir şey değil.
evet, son olarak şunu da söyleyerek son verelim. bu tartışma biraz olsun faydalı olmuştur. dilinden demokrasiyi düşürmeyenlerin, demokrasi anlayışlarını ortaya koymuştur. hayatın gerceklerinden kopuk bir anlayışın, biraz olsun görülebilmesini sağlamıştır. demokrasi, sınıfsal bir nitelik taşır ve demokrasi birilerinin pragmatik siyasal kültürünün değirmenine su taşımayacak kadar da değerlidir.
hadi selametle.