sizi bırakıp gittiği günden beri yakınından bile geçemediğiniz mezarı için bu bayram garip birşey olur ve 7 senenin verdiği dayanılmaz özlemle anneannenizi görmeye tek başınıza kalkıp uyuduğu şehre gelirsiniz bir kaç gün önceden.bahçesine vardığınızda evin burasımıydı diye teklersiniz ne camlardan sarkan adını bilmediğiniz pembe çiçekler vardır nede sizi eve çağıran yemek kokuları ama aldırmazsınız, kapıyı açtığınızda 'eski kokusu' ile karşı karşıya kalırsınız.10 sene öncesine dönersiniz yazları onunla kaldığınız bu ev zaman tüneline sokar sizi.hatırlayamadığınız onca yaşanmışlık her ayrıntıya baktığınızda içine alıp o ana götürür..gittiğinden beri uğramadığınız bu evi hala dünkü gibi hatırladığınızı farkedersiniz...şurdaki tahta sandalyenin arkasında yeleği olmalı diye başınızı çevirirsiniz o yeleği orda göremediğiniz an film kopar gerçeğin tam ortasında bulursunuz kendinizi. şuan bu evde teksinizdir ve o birdaha gelmemek üzere sizi yıllar önce bırakıp gitmiştir.senelerce bunu hazmedememiş olsanızda bir yelek bunu acımasızca yüzünüze vurur.hiç bu kadar çaresiz hissetmemişsinizdir kendinizi..önce kızarsınız ona sonrada kendinize nerden çıktı bu mezar ziyareti diye tam gitmeye yeltenirsiniz ayaklarınız geri döndürür sizi odasına gidersiniz.bilimum her malzemenin üstündeki danteller yerli yerindedir, aynalı tarağı, fii tarihinden kalma telefonu vs.ikinci bir yıkımı yaşamak üzeresinizdir her yeri köşe bucak incelerken birde bakarsınız karşınızda resmi duruyor.masmavi gözleri yine parlak yine gülüyor koskocaman.ve sonunda dayanamayıp mezarlığa fırlarsınız yerini bile bilmediğiniz mezarı elinizle koymuş gibi bulursunuz...toprağın altındada olsa sadece kemikleride bulunsa yılların getirdiği özlem birleşerek 'beni burdan kimse götürmesin' dersiniz 'konuşmasada ben anlatayım o dinlesin'..ve gerçektende uzun uzun anlatırsınız duyacağından şüpheniz yoktur.kızdıklarınızı üzüntülerinizi mutluluklarınızı 7 senenin acısını çıkarır bir biçimde anlatırsınız birazda sitem tabiki neden bırakıp gittiğini sorarsınız sessizdir aldırmazsınız 'artık gençliğine daha çok benzetiyorlar beni' dersiniz mutlusunuzdur...yavaş yavaş insanlar gelmeye başlar sinirlenirsiniz bizi neden rahat bırakmadılar diye akşam üstü yine gelirim diyerek ayrılırsınız yanından..eve gittiğinizde çok yorgun olduğunuzun farkına varırsınız onun yatağına yatıp hiç birşey değişmemiş gibi anlattığı masalları duymaya başlarsınız kulaklarınızda ve yine 9 yaşında bir yumurcak olduğunuzu varsayarak kucağında hayal edersiniz kendinizi o yumuşak sesi ve masalıyla uykuya teslim edersiniz kendinizi...
velhasıl zordur anneannenin ölmesi herşeyden önce öldüğünü kabul etmesi.