eski zamanlarda ahlak; daha iyi bir şekilde yaşamamız için yapmamız gerekenler olarak tanımlanırdı. günümüzde ise ahlak, başkalarına zarar vermeden yaşamak anlamına geliyor, ki bu da tanımın daraltıldığı ve toplumun bir şekilde dezenformasyona uğratıldığının göstergesidir. ahlak elbette ki şarttır. ahlak inanç gibidir. bir yerde garip bir paradokstur. inançsızlık nasıl bir inaçsa ahlaksızlıkta bir ahlaktır. ahlak elbette ki gereklidir. ama önce ahlakın tanımını yapmak gerekir. ahlak; günümüzde olduğu gibi yaptığımız bütün fiili davranışların haram, helal, günah vb. gibi sıfatlara hapsedilmesimidir, yoksa bizi biz yapacak, daha doğrusu özümüzü açığa çıkartacak bir ritülel mi? işin birde karşıt yönü var ki; ahlakın evrensel ve ahlaksızlığın günah olduğunu savunan ve ahlak tanımını en genel bir şekilde tanımlayan nietszche'yi şeytan olarak gören insanların, daha ahlak tanımının ne olduğunu bile bilmeyen, ama onu saplantılı bir düşünce misali daima savunan insanlar olmasıdır. günümüzde ahlaksızlık, yapılan eylemlerin yanlış veya günah olarak karşılandığı yerlerde karşımıza çıkar. ama nietzsche'nin tan kızıllığı kitabında da bir aforizma şeklinde söylediği gibi 'ahlaksal olay yoktur, olayların ahlaksal yorumu vardır'.
edit: bu konu birçok filozofun yorumları ve anlatılarıyla devam ettirilebilir ve sayfalar boyu yazılabilir. ama toplumumuzun insanları saplantılı fikirlere sahip olduğu için ortaya bir tez atmanın daha doğrusu varolan bir tezi savunmanın bir etkisi yoktur.