peyami safa nın fatih-harbiye den sonra okuduğum ikinci romanı. bir kere genel kanının aksine ben peyami safa nın , romandaki samim karakteri ağzından konuştuğunu düşünmüyorum.samim in bunaltıcı ahlakçılığı aslında büyük bir ahlaki sorunun üstünde inşa edilmişken, peyami safa, samim in ahlaki duyarlılığını ancak bir ibret olarak vermiş olabilir gibi geliyor bana.
buna karşılık romandaki her karakterin ahlaki ve kişisel sorgulamaları sonucunda bir olumsuzluk ile karşılaşmalarına karşın ahlaki anlamda en az kaygısı bulunan kişi olan besim in herhangi bir yanlışının olmaması ironik bir durumdur.
bir de romanın başında besim, 1923 ten önce doğanların nesebinden kuşku edilmeyeceği imasında bulunur ki cumhuriyet ile ilgili duyduğum en aşağılık imaya karşılık gelir. ağızda kötü bir tat bırakır.