tsk yı lağvedip belediye zabıtasıyla idare edelim

entry1 galeri
    1.
  1. clinton döneminde abd'de "saygın" liberal teorisyenlerin insanlık için öngördüğü örgütlenme biçiminin türkiye'ye uyarlanmasıdır.

    "savaşlar çok kötü, acılar durmalı" teranesi üzerine dökülen marksist "post-modern toplumun kendine has örgütlenme biçimi olmalı" sos ile servis edilmişti. önerilen şey bu yeni sistemde "topluma yarar" katsayısı değil kapitalist "bireysel başarı" katsayısının kişinin değerlendirilmesinde birincil kriter olması gereğiydi. bu gereklilik uyarınca acizlerden oluşan geniş kitleleri kışkırtarak toplumsal güç edinen klasik siyasi/askeri seçkinlik birreysel gişimciliği sayesinde zenginliği yaratan ve (elbette) sahiplenmesi gereken seçkinlere terk etmeliydi toplumsal ve ekonomik olanaklarını. bu teori 80'lerde fransa ve almanya merkezli kıta avrupasında ırtaya atıldı ancak kültürel olarak daha yatkın olan anglo-sakson ülkelerinde yankı buldu ve dediğim gibi clinton döneminde iktidara geldi. bu dönemde bil gates, george soros tipi toplumsal sorumluluk üstlenmeyen yeni zengin sınıf klasik amerikan seçkinleri olan "vahşi batıyı fetheden" kovboy tipi seçkinlere saldırıda bulundu. temel argümanı ise "insan hakları"ydı.

    insan hakları doktrini bu dönemde klasik doğal hukuk teorisi çerçevesinde kamu otoritesinin alanını sınırlandırmak için kullanıldı. gözlerden kaçan bu doktrinin getirdiği özgürlükten sadece yeteri kadar maddi gücü bulunan yuppie'lerin yararlanabilmesidi.

    bu anlayışın bush iktidarıyla defedilip abd'ye ulusal güvenlik bürokrasisinin el koymasının 11 eylül sonrası hep beraber seyrettik.

    bugün abd'nin başında yine bir demokrat var ve periferide "insan hakları" doktrini güç kazanıyor. her zaman söylenile gelen "abd'de demokratlar iktidara gelirse türkiye'de terör zıvanadan çıkar" argümanı gerçeklik kazanıyor. çokça eeştrilen bush döneminde minimuma inen terör hadiseleri yine günlük haber olarak gündemimize düştü.

    bu bağlamda 1 milyonluk tsk'nın her zaman görülebilecek aksaklılkları ve rutin olaylar topluma karşı yapılıyormuş görüntüsü verilmeye çalışılıyor. çünkü merkezi finans-kapitalin en büyük düşmanı ulusal devletler ve onların ana güç kaynağı olan ordularıdır. tek ve en önemli hedef ordu. eğer ordu çökerse belki malezya değil ama tayland oluruz. o zaman neden "aynı maddi büyüklüğe sahip olmamıza rağmen tayland dünyanın kerhanesine döndü de türkiye kör topal olsa da idare edebiliyor?" sorusunun yanıtına uygulamalı olarak ulaşabiliriz.

    bilge kağan'ın yüz yılların önce ortaya koyduğu gerçek hala değişmemiş görünüyor. "çin'in yalanlarına kanarsan kızlarının cariye, beylerin köle olacak!"
    1 ...