batıda da, bizde de, şiiri denemeden, öteki türlerde doğrudan tanınmış yazarlar göstermek hiç de güç değildir. ama şiir, sözcük kuyumculuğu olduğuna göre, bu deneyimden romanda, öyküde, oyunda yararlanılabileceği söylenebilir; ancak bu, romanın, öykünün, oyunun şiirden çıktığı, çıkacağı anlamını taşımaz hiç de. tam tersine, bütün yazınsal türler, ancak kendilerine özgü temeller üzerine kurulabilir. t s eliot'un koşuk oyun denemesi, geleneği yaşatmak kaygısından kaynaklanıyordu ve düz söze güvensizliğini yansıtıyordu. oysa ahmet muhip dıranas, oyunlarında, kişilerini kendi şiiri gibi konuşturmak hevesinden kendini alamaz. necip fazıl kısakürek de bu eğilimi taşır.