aslında heyecanlı bir durumdur. gidersin annenle babanla birlikte. hatta teyzelerin falan da gelir. müdür konuşma yapar, o sırada da evin müdürü seninle konuşma yapar*. gün sonuna kadar bekleyeceklerini ve bir sıkıntı olursa onları bulabileceğim yeri söyler. ardından büyük an gelir ve evladını sıraya sokar. ardından o küçük gözler birbirine bakmaya başlar. "bu kim ola ki?" bakışlarıdır onlar. ama ben çok iyi hatırlıyorum okulun ilk gününde daha hemen sınıfın en güzel kızının yanına gitmiştim.** daha sonra hep beraber sınıfa gidilir. öylesine bir sıraya oturulur. hayatının tüm temeli burada atılır; kariyer, arkadaşlar, dostlar. garip bir haldir, millet birbirine ısınmaya çalışır. kimi yaramaz veletler daha ilk tenefüsten orada ve burada koşuşturmaya başlar. daha sonra 2.derste öğretmen gelir. ama neden ilk derste gelmez bilmiyorum, heraldi esrarengiz olmaya çalışır. adını soyadını tahtaya yazar sanki okuyabiliyormuşuz gibi. sonra herkes teker teker kalkıp ismini soyadını söyler ve anne babasının mesleğini söyler. aslında bu olurken millet birbirini seçer.* daha sonra tüm gün belli belirsiz arkadaşlarla bişeyler yapar, günün bitmesini beklersin. gidersin ailenin yanına sarılırsın. anlarsın asıl yuva orası.
ama ayrıca o mavi önlük altına giyilen pantolon ve önlüğe geçirilen yakalığın ütülenme sahnesini ve de onları okulda giyecek olmamın verdiği heyecan, benim deli gibi heyecanlanmam, hala gözümün önünde ki karelerdendir.