başkenti ramallah, en büyük şehri gazze, koordinatları 31°54k, 35°12d bağımsızlığını 15 kasım 1988 de ilan etmiş bir ülkedir. toprakları yok değil, işgal edilmiştir.
henüz misketin iç hacmini hesaplamayı bilmeyip, sadece yerde yuvarlayarak oynadığımız bir oyun iken görmüştük, abilerimizin puşileri takıp beyazıt meydanlarında "kahrolsun israil" nidalarını. işaret ve orta parmaklarının uçlarına sıkıca bağladıkları lastikleri sapan olarak kullanıp, tanklara taş atan yaşıtlarımı televizyondan izlemiş, toprak kelimesinin bu denli önemini o zaman kavrayabilmiştim. aslında çok da uzak değildim. hamas, gazze, molotof kokteyl, puşi, gerilla.. yabancı terimler değil bilakis kulaklarım aşina fakat terimsel olarak hayatımda hiç yer kaplamıyordu. görülen ve teselli ikramiyesi olan kınamalar, canlara kıyıldıktan sonra devlet büyüklerinden geliyordu. hemde kuru kuru. farkında olmadan kokakola içip, tadelle yiyerek eleştiriyorduk bu zulmü. oysa nerden bilebilirdik her yudum yediğimizin bir mermiye dönüşüp, bir mazlumun göğsüne saplanacağını.?
yıllarca yapılan bu zulüm, sadece -şimdi olduğu gibi- konuşuldu. binlerce cana kıyıldı, kıyılmaya devam ediyor. israil, filistine gelen yardımlara el koydu. sadece kısa süreli tedavi edecek ilaçlara, ölmeyecek kadar yemeleri için müsade ediyor. oysa bir gecede filistin de taş taş üstünde kalmayacak şekilde silip süpürür. ancak bu hamlesi ona pahalıya patlar. böyle can çekiştirerek azar azar, narkoz misali kıyım yapmaya devam ediyor ki herkes konuşsun sadece. sadece konuşulsun.
hiç aklımdan çıkmadı, çocukluğumun soft hatıralarına kara bir leke gibi yapışmıştır. israilli bir kaç askerin, filistinli bir çocuğun kolunu geriye çevirip taşla vura vura kırma görüntüsü. ve hiç aklımdan çıkmadı bir çöp bidonunun arkasına çocuğunu saklayıp, "ateş etmeyin çocuk var" diyerek el işareti yaptığı ve dakikalar sonra isabet eden kurşunlarla can veren baba ve oğlunun. biz sadece konuşalım.