the reader

entry97 galeri
    39.
  1. her şeyden önce bu bir aşk filmi. hem de sonu intiharla biten bir aşk. yıllara meydan okumuş, onu yaşayanlar tarafından her gün hatırlanmış ( adamımız büyümüş olmasına rağmen neydi öyle yüzüne gözüne yerleşmiş hüzün? adam bir tek kadını hapisten almaya gittiğinde ve onun ismini gardiyana söylediğinde gülüyordu içinden içinden)

    aşkın bilmediğimiz, edebiyat ya da sinemada az işlenmiş bir tarafını kendine iş edinmiş. bunun için de almanyanın o soğuk, ciddi ve politik ortamından başka bir dekor düşünülemezdi heralde. sübyancılık demeye dilim varmıyor ama az rastladık biz böyle olgun kadın-ergen erkek aşkına sinemada.

    tam da burda aslında yaşıtlarından belki de 10 yaş büyükmüş gibi bir ruha sahip olan ve aslına bakarsanız o on yaş büyüklerde dahi olmayan bir aşk anlayışına ve dünya görüşüne sahip olan ergenimizin, şiirle ilgileniyor, metafizik bir dünyada yaşıyor ve inanılmaz zeki! olmasından dolayı basit bir porno filmi senaryosundan fersah fersah ötede bir senaryo çıkıyor ortaya.

    akranlarıyla göl kenarında eğlenirken bisikletine atlayıp kadınına koştuğu sahne, kadın onu basit bir nedenden ötürü azarlayıp da hayatından defettiği anda kapıyı çarpıp gittiği ama sonunda " nereye gidiyorum ki, gidecek yerim yok" çaresizliğinde geri döndüğü sahne hep süper sahnelerdi.

    pretty woman filminden arak olduğu bal gibi belli olan opera-arya dinlerken ağlayan kadın ve onu izlerken "işte bu" diye iç geçiren ve aşkı katmerlenen erkek ! bilemiyorum gerek var mıydı böyle bir hırsızlığa, ama aklım bana belki de pretty woman o sahneyi bu filmden çalmıştır dedirtiyor evrensellik bağlamında.

    mükemmel bir film. filmi izlemeyip de fikir edinmek için bu yazıları okuyanlar; izleyin.

    ya o ergen rolündeki çocuğun, oscarlık kate karşısında döktürmesi? ya o kate in memeleri? omg.
    2 ...