annenin vasiyetini bulmak

entry1 galeri
    1.
  1. sanırım evlâda dayanılmaz bir acı verecek durumdur. anne ister hayatta olsun, ister ölmüş, insanı ağlatır. anne ölmüş ise, onun ağzından dökülmüş, ölümünden sonra okunması için bıraktığı cümlecikleri görmek insanın içini titretir, o sıra annenin yanında olma arzusu oluşturur. peki ya anne hayatta ise? ve henüz ölümün normal görüldüğü biyolojik yaşa 15-20 yaş uzak ise? ve hemen alt katta oturuyor, çayını yudumluyor ise? o zaman ne hissettirir tüm bunlar? ne dersiniz okumadan evvel? gereksiz bir yazı mı olarak göreceksiniz, zamansız açılmış bir mektup mu? yoksa daha yaşanacak günler varken çoktan kaleme alınmış olmasının verdiği rahatsızlığı mı yaşayacaksınız? hangisi? yahut hangisi olabilir ki? bende hiçbiri olmadı. galiba ben, vasiyetin tümünü görmedim. şiir olarak kaleme alınmış bir parçayı okuyabildim. ondan sonra da bilgisayarıma aldım, şimdi ne zaman baksam, şu hödük, şu öküz, şu hayvan halimle ağlamaya başlıyorum. ulan anne diyorum, gidiyorum, öpüyorum, yanaklarını sıkıyorum, hırpalıyorum, güldürüyorum. o da bana gülüyor ve öyle hissediyorum ki ne yaparsam yapayım, ne dersem diyeyim beni karşılıksız sevdiğini, öyle biliyorum ki bunu, insanın bencil oluşundan dolayı asla ve asla kaybetmek istemiyorum, canıma basmak istiyorum annemi. çünkü bir daha beni kimse onun kadar sevmeyecek. sonra geceleri bazen düşününce, sancılar giriyor yüreğime. evi terk etmekle tehdit ettiğim, kapıdan beni ağlayarak geri çağırdığı günü hatırlıyorum. yalvarması o gün hem üzmüş, hem hoşuma gitmişti. ama sırf sevildiğimi görebilmek için, biraz da sinirden evi terk etmeye kalkışmam, o kadını bu kadar üzmem, onda halen geçmemiş derin yaralar bırakmam aşağılıktı. kendimi affedemiyorum, annem affetse bile.. hala gözümü kapattığımda, buğulu gözlerini görüyorum, yaş dolu. hala o günkü ses tonunu atamadım kafamdan. sonra aynı gece uykusunda emir gitme diye yalvarışını.. titrek bir sesle, emir gitme.. o gece başına gelip, saçını okşadım. gitmiyorum anne diye fısıldadım ve usulca öptüm. bunları keşke uyanıkken de diyebilseydim. diyemedim. o gün unutuldu, yani herkes unutmuş gibi davranıyor. ama izleri var, can yakan. ben, ah ben ne salak bir insanım ki yıllarca her türlü zorluğa beraber göğüs gerdiğimiz anamı, birbirimizin sırdaşı, dert dinleyicisi, neşe kaynağı ve bilimum herşeyde ne hakiki dostu iken, nasıl beni sevmiyor olarak düşünürüm? benim onu sevdiğim kadar, sevgi beslemiyor diye öfkelenirim ve hiçbir zaman söyleyemediği sevgisinden o derece şüphe edebilirim? lâkin salağım, şayet öyle olmasaydım, o kadını üzmeyecektim. o ne olursa olsun beni seviyor ki. hem de, bir erkek olarak hissedemeyip, anlayamayacağım ölçüde. bunu bilemiyorum, o günkü tatminim bunu anlamamı sağladı. ama ne uğruna? sorduğumda zaten söylerdi ki.. ah, ben..

    ve şimdi, önümde içerisinde defalarca adımın geçtiği ve bütün kardeşlerimden ayrı tutulduğum o vasiyet. gel ey yazar, gel de beni anla.

    Şu mısraları oku bakalım, oku da pişmanlık duy. ve belki de annenin en iyi dostu olamadığını gör, o senin en iyi dostuyken.

    "istiridye misali kapandım, öyle kaldım
    içimin kuyusunu ancak şiirle kazdım
    Kim bildi, kim duydu Çiğdemin feryadını
    Vasiyetimi bile şiirle böyle yazdım"

    Duymak istemez miydim feryadını? Omuzumdan güç al istemez miydim be kadın? Gülemez miydik tekrar? Neden böyle yazdın buralara?

    "Kitaplarım dolapta yıllarca kalacaklar
    Kiminin kenarına düştüğüm kısa notla
    Hepsi oğlumun olsun, nasılsa solacaklar
    Bazısının içinde , kurumuş çiçek , otla"

    Öyle hatırlıyorum ki o kitapları, her pazar günü ben henüz oyun oynama arzusu içerisinde bir veletken zorla okutuşunu. senin yatağına uzanıp, yanyana, hafif cam aralık. öyle hatırlıyorum ki.. serin yorgunları ve uyumak isteyişimi. o kitaplar senden bir parça olarak, ömür boyu yüceltilecek ve korunacaklar.

    "Küçük oğlum sevmiyor şiiri
    Oysa düşkün kitap okumaya
    Düşün adamı olacak besbelli
    ilkokulda başladı felsefe yapmaya

    Ona kalsın desem şu şiirlerim
    Sahip çıkar mı acep?
    Arkada kalmasın gözlerim?"

    Bilmiyorsun ki işte, hepsini okumaya korktuğumu. senin çevrilmemiş, okunmamış, bakılmamış sayfalarına, kendin kadar benim de bakmaya korktuğumu, bir bilsen. o zaman anlarsın. anlarsın, o şiirler ne kadar korkunç geliyor bana.

    Ah anne. bin kere, on bin kere, yüz bin kere özür dilesem içindeki yarayı kapatabilir miyim bir nebze dahi olsa? Evet dersen, hemen kapanmak istiyorum ayaklarına.. ama şu yazdıkların, bunlar bize acı verecek anne. ah anne.. burada bile saçmalıyorum sana düzgün davranmaya çalışırken.

    diyorum ki, pişman mıyım okuduğum için, keşke okumasa mıydım? hayır. keşke diyorum, herkes bu acı olayı yaşasa. iyi mi olur? en azından kıymet bilinir. sizden evvel göçmesi yakın bir ruha, verilmesi gereken değer bilinir.

    annem gibi.

    "Paylaşın gümüşlükte bulunan bibloları,
    Kavgasız bir bölüşüm yapın hakça, adilce
    Dedemden bana kalan komodin Emirindir
    Bilgisayarım ise elbette Fatihindir.

    Ancak;unutmayın ki içi doludur biraz
    Roman, öykü , masallar , hatta bir dolu şiir
    Yazdım seneler boyu, onlardır size miras
    Özleyince okuyun, seslenen, annenizdir.."
    5 ...