öncelikle yurdum insanının fazla gelen zekası sebebiyle kimse ilk önce doktora gitmeyi aklından geçirmez. nede olsa yılların verdiği birikim vardır kocakarılarımızda. doktora gitmek gereksizdir, para tuzağıdır. ancak en son çalınan kapıda doktor kapısıdır.
örneklendirmek gerekirse;
diyelim ki minik pelinsu nun kulağı ağrıyor. ve acı içinde soluğu annesinin yanında alıyor. tam derdini annesine anlatırken anneannesi lafa karışıp teşhisi koyuyor.
anneanne: yavrum senin kulağına su kaçmıştır su, şimdi çıkarırım ben onu.
zavallı pelinsu dönüp annesine bakıyor ve anneannesinin dediklerini yapmaktan başka çaresinin olmadığını anlıyor.
önce pelinsu nun kulağına yağlı bir kağıt sokuluyor ve ucu yakılıyor. (amaç pelinsu nun kulağındaki suyu dumanla kurutmak.) ve malesef sonuç alınamıyor. minik pelinsu nun acısı artıyor.
ama anneannenin vazgeçmeye niyeti yok. bir ekmeği ağzıyla çiğneyerek pelinsu nun kulağına sokuyor oda fayda etmiyor.
pelinsu nun kulağına zeytin yağı ve sarımsak damlatılıyor ve tahmin edildiği gibi buda işe yaramıyor.
taş kaynatılıp kulağına tutuluyor derken pelinsu acı içinde ağlamaya başlıyor , en sonunda anneannesi kızım sen bunu doktora götür demeyi akıl edebiliyor. pelinsu ve annesi soluğu doktorda alıyor ve pelinsu nun orta kulak iltihabı olduğu anlaşılıyor.